20 Şubat 2011 Pazar

Saanen Keçisi

Saanen Keçisi


SAANEN IRKI; Saanen keçisi İsviçre’de elde edilmiş ve dünya’da birçok ülkede, yerli kaçileri süt verimi ve döl verimi bakımından geliştirmek amacıyla hızla yayılmış değerli bir ırktır. Saanen ırkı, kirli beyaz ve krem renginde, kısa tüylü ve boynuzsuzdur. Derisi ince, elastiki ve pembe renklidir. Kılları kısa, parlak ve sıktır. Tekelerde sakal gelişmiştir. Dişilerde genel olarak gerdanda tek veya çift küpe bulunur. Dişilerde baş zarif, gözler büyük ve parlak, kulak ince ve hafif sarkık veya diktir. Vücut yapısı derin uzun ve arkaya doğru geniş olup, boyun ince ve uzundur. Meme süt yönüne uygun olarak iyi gelişmiş olup, karın altına ve arka bacaklara doğru yayılmıştır.
Sağlam kemik yapılı ve duruşu mumtazam olan Saanen keçileri, değişik çevre şartlarına iyi adapte olduklarından, dünyanın bir çok köşesinde yetiştirilebilmektedir. Saanen keçisi, sütçü ırklar arasında en erken gelişen bir tiptir ve ırk karakterlerini döllerine geçirme bakımından da üstündürler. Yapılan melezlerden anlaşılmıştır ki, Saanen ırkının beyaz rengi diğer renklere baskındır. Bu ırkta süt verimi en başta gelen özelliktir. İyi bakım – besleme şartlarında ve küçük sürülerde ortalama laktasyon verimi 800 – 900 kg etrafında olup 1500-2000 kg’a çıktığı görülmüştür. Sütte yağ oranı %3 –4’dür. Bu ırkta döl verimi de yüksektir, her doğuma ortalama 1.7 – 1.9 yavru düşer. Bir doğumda 3 – 4 yavru hatta 5 yavru
elde edildiği görülür. Ülkemizde keçi sütleri inek ve koyun sütleri ile karıştırılarak işlenmektedir. Keçi sütü kuru madde ve yağ içeriği bakımından inek sütünden geri kalmaz. Keçilerin barınakları ise gereksinimlerini karşılayacak düzeyde ve mümkün olduğunca düşük maliyetli olmalıdır. Kapalı keçi ağılı yapımında gerekli standartlara uyulmalıdır. Ilıman bölgelerde sundurma tipi ağıllar tercih edilebilir. Bu konuda üretim yapmak isteyen yetiştiricilerimiz detaylı bilgi almak için Tarım il müdürlüklerine müracaat edebilirler.
Türkiye’de Saanen yetiştiriciliği üzerinde yapılan çalışmalarda, memleketimizde bu ırkın başarı ile yetiştirilebileceği ve özellikle iklim koşullarının Saanen için uygun olan bölgelerde çok iyi sonuçlar alındığı ortaya konmuştur. Bununla birlikte , ilk kademede melez yetiştirmeye önem vermek yerinde olur.

Neden Saanen

Neden Saanen
Sağlam kemik yapılı ve duruşu muntazam olan Saanen keçileri, değişik çevre şartlarına iyi adapte olduklarından, dünyanın bir çok köşesinde yetiştirilebilmektedir. Saanen keçisi, sütçü ırklar arasında en erken gelişen bir tiptir ve ırk karakterlerini döllerine geçirme bakımından da üstündürler . Yapılan melezlerden anlaşılmıştır ki, Saanen ırkının beyaz rengi diğer renklere baskındır. Bu ırkta süt verimi en başta gelen özelliktir. İyi bakım – besleme şartlarında ve küçük sürülerde ortalama laktasyon verimi 800 – 900 kg etrafında olup 1500-2000 kg'a çıktığı görülmüştür. Sütte yağ oranı %3 –4'dür. Bu ırkta döl verimi de yüksektir, her doğuma ortalama 1.7 – 1.9 yavru düşer. Bir doğumda 3 – 5 yavru elde edildiği görülür.
Türkiye'de Saanen yetiştiriciliği üzerinde yapılan çalışmalarda, memleketimizde bu ırkın başarı ile yetiştirilebileceği ve özellikle iklim koşullarının Saanen için uygun olan bölgelerde çok iyi sonuçlar alındığı ortaya konmuştur.
 
Türk Saanen Keçilerine Ait Bazı Özellikler
 Özellik Değer
 Ortalama Oğlak Doğum Ağırlığı 3580 gr
 Doğumda Göğüs Çevresi 37 cm
 Sütten Kesim Yaşı 45 gün
 Sütten Kesim Ağırlığı 14 kg
 Ergin Keçi Ağırlığı 60 kg
 Ergin Teke Ağırlığı 75 kg
 Ergin Keçi Cidago Yüksekliği 72 cm
 Ergin Teke Cidago Yüksekliği 84 cm
 İlkine Tekeye Verilme Yaşı 7–8 ay
 Keçi Başına Düşen Oğlak Sayısı (Oğlak Oranı) 1.6
 Laktasyon Süresi 280 gün
 Laktasyon Süt Verimi 500-650kg
 0–2 Aylık Dönemdeki Ölüm Oranı %5–6
 Sütün Yağ İçeriği %3,49
 Sütün Kuru Madde Düzeyi %9,65
 Sütün Özgül Ağırlığı 1,028

Saanen Keçisi Korunması

Saanen Keçisi Korunması
Keçilerde sağlık, oldukça geniş bir bakış açısıyla düşünülmesi gereken önemli bir konudur. Keçilerde sağlık meselesini sadece belirli hastalıklara yakalanan keçilerin tedavisi biçiminde düşünmemek gerekir. Daha çok, onların bu hastalıklara yakalanmamasını sağlayacak diğer faktörler üzerinde düşünmek daha faydalı olacaktır.Keçilerin barındırılmasını, beslenmesini ve bakımını da içeren bir "sağlık" anlayışı bir çok yönden kazanç getiren bir yaklaşım olacaktır. Böyle bir anlayışla, sadece hastalıklarla uğraşırken harcanacak emek, zaman ve paranın ötesinde bir çok farklı risk de azaltılmış olur.
Bu yüzden, keçilerin sağlığı hakkında en temel bilgilere sahip olma ve bu bilgiler ışığında uygulamalar gerçekleştirme keçi sağlığı konusunda atılan önemli bir adımdır.
 
ASALAK HASTALIKLARDAN KORUNMA
Asalaklar, keçilerin besin maddelerini paylaşır, verimlerini düşürür ve hastalık etmenlerini taşırlar. Bunların en önemlilerine ait özet bilgiler ve genel korunma yolları aşağıda verilmiştir;
Kelebek Hastalığı Kelebek hastalığı, devrelerine göre farklı belirtiler gösterir. Ani olaylarda hastalık ve ölümler, genç kelebeklerin karaciğeri istila etmesi ile doku tahribatı ve kanamalar sonucu olur.Genellikle yaz sonları ve sonbaharda gözlemlenir. Bulaşık keçiler birdenbire ölürler, ancak hasta hayvanlar ölümden bir hafta önce hareketsizdir, sürü içinde yatarlar. Diğer bulgular arasında hızla zayıflama, bitkinlik ve iştahsızlık gözlemlenir. Hastalık süresi 1-2 hafta kadardır.
Kum Kelebeği Hastalığı Kum Kelebeği hastalığının etkeni keçilerin safra yollarında bulunur. Hayvanlarda zayıflama, kansızlık, verim düşüklüğü, deri esnekliği gibi belirtilere rastlanır. Arakonakçıları, kara sümüklüleri ile karıncalardır.
Mide-Bağırsak Kıl Kurtları Sürekli zayıflama, iştah azalması, kimi zamanlar ishal ya da kabızlık, verim düşüklüğü, öksürük başlıca belirtileridir. Dışkı koyu yeşil renkli ve pis kokulu olur. Bağırsak tıkanmaları da gözlemlenir. Kıl kurtları, kelebek hastalığı ile birlikte seyrederse ölüm oranı daha da artar. Mide-bağırsak kıl kurtları dışkı ile bulaşırlar. Dışkıda bulunan yumurtalardan çıkan larvalar otlara tırmanırlar ve bunların yenmesiyle keçilere geçerler.
Akciğer Kıl Kurtları Kıl kurtları, akciğere yerleşirler. Bu hastalığın belirtileri, solunum zorlukları, öksürük, burun ve göz akıntısı, yorgunluk, kansızlık, zayıflama, kimi zamanlar ishal, vücut ısısında yükselme şeklinde gözlemlenir. Ölüm, soğuk algınlığından olur. Oğlaklar çok duyarlıdır.
Delibaş Hastalığı Delibaş hastalığının etmeni çoğunlukla, beyinde larva olarak gözlemlenir. Olgun şekli, köpeklerin, kurt, çakal ve tilki gibi yabansal et yiyicilerin bağırsaklarında şerit şeklindedir. Delibaş hastalığına tutulan keçiler başlarını öne ve yana düşük tutarlar. Başlarını duvara, yemliğe dayarlar, yürürken dönme hareketi yaparlar, gözleri görmez olur. İştahları azalır ve giderek zayıflarlar.
Bağırsak Şeritleri Bağırsak şeritlerinin genel olarak vücutları dört çekmenlidir. Olgunları ince bağırsakta, larvaları iç organlarda bulunur. Şeritler çift eşeylidir ve arakonakçıya ihtiyaç duyarlar. Ergin bağırsak şeritleri halka halka düşerler ve mer’ayı bulaştırırlar. Sayıları az olduğu zaman hayvanlarda belli bir araz yapmazlar, ancak fazla sayıda olduklarında hastalık, kansızlık, sindirim zorluğu, ishal ya da kabızlık yaparlar. Bağırsak tıkanmaları da gözlemlenebilir. Hayvanların sinir sistemlerinde de tahribat yapabilirler. Titreme, çarpıntı, diş gıcırdatma, çizerek dönme gibi klinik bulgular ortaya çıkabilir. Şeritlerin altı aylığa kadar oğlaklarda daha tehlikeli olduğu gözlenir. Bulaşma, keçi ve oğlakların pislikleriyle olur.
Ağrıma, Kırçan Ağrıma ya da kırçan, keçilerde keneler ile geçen bir hastalıktır. Hastalığın bulaşmasında arakonakçı olarak çeşitli kene türleri rol oynarlar. Ağrımalı keçilerde, kuluçka döneminden sonra 42°’ye kadar yükselen ateş, titreme, düşkünlük ve iştahsızlık gözlemlenir. Kan işeme, hastalığın tipik belirtilerindendir. Sallantılı yürüyüş ve solunum artışı görülür. Hastalığın sağıtımında erken tanı önemlidir.
Kanlı İshal (Koksidiyoz) Kanlı ishalin keçilerde etmeni tek hücreli kan asalaklarıdır. Keçilerde ve özellikle oğlaklarda kitle halinde ölümlere neden olabilir ya da en azından gelişmelerini olumsuz etkilerler. Kanlı ishal, bir yaşına kadar olan kuzu ve oğlaklarda gözlemlenir. Hayvan 1-2 gün içinde ölür. Ölüm % 10-25 arasındadır. Vücut ısısı 40-41°C’yi bulur. Hayvanlar, iştahsız, takatsiz olur. Şiddetli ishal en tipik belirtisidir. Dışkı, kanlı olabilir. Boyun ve ard bacak kaslarında titreme görülür. Diğer şekli iki yaşına kadar olanlarda gözlemlenir ve % 40-70 arasında seyreder. Kesintisiz devam eden koksidiyoz ise yaşlı ya da iki aylıktan yukarı oğlaklarda % 10-13 oranında ölüme neden olur.
Bitler Bitler, deriye yakın olarak bulunurlar ve yara kabukları, deri döküntüleri ve kıl ile beslenirler. Kıl tahribatı, sürtünmeden ve kaşınmadan ileri gelir. Kaşıntı ve huzursuzluk yaparlar. Genellikle sonbahar ve kış aylarında görülür.
Nokra  Nokra, keçilerde sık rastlanılan bir asalaktır. Ergin sinekleri tarafından hayvanın vücuduna bırakılan yumurtadan çıkan larvalar derialtı bağ dokusuna yerleşirler. Larvalar, Aralık ayına rastlayan ikincil devrelerinde sırt derisi altında “Nokra şişlikleri” meydana getirirler. Nokralı keçiler huysuz olur, iştahları azdır, zayıflarlar, keçilerin süt verimi düşer. Nokra savaşımı için en uygun mevsim Ekim-Kasım aylarıdır. Nokra şişlikler şekillenip, larvalar henüz deriyi delmeden önce ilaçlamayı yapmak gerekir.
Uyuz Başlıca uyuz çeşitleri, baş uyuzu, gövde uyuzu ve seyrek olarak ayak uyuzudur. Baş uyuzu iltihap, kaşıntı ve kellik yapar. Göz yangısı ve körlük yapabilir. Hastalık genellikle uzun sürelidir. Uyuz çıkan sürüde, üçer haftalık aralarla hayvanlardan alınacak deri kazıntılarında canlı uyuz böceği görülmeyene kadar ilaç uygulaması yapılır.
Keneler Keneler, hayvanların vücutlarına yapışarak yaşarlar. Yumurta, larva ve ergin olmak üzere üç evreleri vardır. Mer’a keneleri daha çok dış ortamda ve mer’ada yaşarlar. Mesken ya da yumuşak keneler genellikle barınaklarda yaşarlar.
 
ASALAKLARDAN KORUNMA YOLLARI
Ara konakçı sümüklü böcekler imha edilmelidir. Savaşım için otlaklar, fosfatlı gübrelerle gübrelenebilir ya da göz taşından yararlanılabilir. Keçiler, kırağı çözüldükten sonra otlağa bırakılmalıdır. İlk ve sonbaharda keçilere asalak öldürücü ilaçlar verilmelidir. Çoban köpekleri asalaklara karşı ilaçlanmalıdır. Hasta ya da hasta olduğu şüphe edilen keçiler sağlamlardan ayrılmalıdır. Keçilere en az ilkbaharda olmak üzere banyo yaptırılmalıdır.
 
SALGIN HASTALIKLARDAN KORUNMA
Keçilerde görülen salgın hastalıkların etmenleri virüsler ve bakterilerdir. Bunların başlıcaları şunlardır:
Keçi Çiçek Hastalığı Keçi ve oğlakların kılsız yerlerinde çiçek şeklinde yaralar ile kendini gösterir. Yüksek ateş, solunum zorluğu, nabız yükselmesi, gözlerde şişme, işeme ve dışkılama zorluğu diğer belirtileridir. Oğlaklarda ölüm % 4 dolayındadır. Hastalıktan korunma, genel sağlık önlemleri dışında aşılamayla sağlanır. Sulandırılan aşı solüsyonundan 1-3 aylık oğlaklara 0.1 ml, daha yaşlı ve erginlere 0.25 ml miktarında uygulanır. Bağışıklık, aşı yapıldıktan 3 hafta sonra başlar ve bağışıklık süresi en az 1 yıldır.
Şap Hastalığı Türkiye’de A, 0 ve Asya 1 tiplerinde uygun aşılar üretilmektedir. Şap hastalığına daha çok yaz aylarında rastlanır. Keçilerde genel bir durgunluk durumu ve iştah azalmasıyla birlikte çoğunda topallıkla başlar. Topallama, şap hastalığının belirleyici özelliklerindendir. Tırnak aralarında yaralar görülür. Keçilerde şap hastalığına bağlı ağız yaralarına az rastlanır. Diğer belirtileri arasında titreme, halsizlik, solunum sayısı artışı, gebe hayvanlarla yavru atma sayılabilir. Korunma için hastalığın yerleşik olduğu Türkiye’de karantina önlemlerinin yanı sıra aşı (monovalan, bivalan, trivalan) uygulaması yapılır. Aşı yılın her döneminde ve her yaşta hayvanlara yapılır. Ancak, oğlaklama öncesi gebe keçilere ve dört aylıktan küçük oğlaklara yapılmaz. Aşı, göğüs kemiği civarında deri altı yolla 2 ml enjekte edilir. Aşılamadan 10 gün sonra bağışıklık başlar ve 5-6 ay devam eder. Altı ay sonra yapılacak aşılamayı izleyen yıllarda, yılda bir aşı yeterlidir. Sağıtım amacıyla tırnak ve varsa ağız etrafında yaralar uygun ilaçlı suyla temizlenir. Bunun için % 5 kreolin ve % 1 göztaşı bulunan ilaçlı su yeterlidir.
Kuduz Hastalığı  Kuduz, kuduran hayvanların salyası ve ısırık yaraları ile bulaşır. Hastalık, sonbahar ve ilkbahar aylarında ormanlık yörelerde daha yaygın olarak gözlemlenir. Kuluçka süresinde kuduz hayvan huysuz ve ürkektir, insana ve çoban köpeklerine saldırarak tos vururlar. Ağızlarında hafif ya da belirgin salya akar. Uyarımlardan çabuk etkilenirler. Hastalığın ilerleyen aşamalarında hayvan giderek felç olur ve sonunda ölür. Keçilerde gözlemlenen belirtiler, koyunlardan daha belirgindir. Sık sık melerler. Hastalıktan korunma, çoban köpekleri ve köpeklerin aşılanmasıyla sağlanır. Keçiler için kuduz aşısı önerilmemiştir. Kuduz ya da kuduzdan şüpheli hayvanlar tecrit edilerek gözleme alınır.
Ektima Oğlakların ağız, dil ve ağız etrafında oluşur. Dudak ve dilin üstündeki deriler soyulur, yaralar kanar. Yaraların sağıtımı yapılmaz ise iltihaplanır. Yaralar nedeniyle genç hayvan yeterince beslenemez ve zayıflar. Gerekli önlemler alınmaz ise oğlaklarda ölüm yapabilir. Sağıtım için yumuşak besinler verilir, yaralar üzerine gliserin sürülür. Hastalıktan koruma aşı ile sağlanır. Aşı oğlaklamadan 1-2 gün sonra kasık bölgesine damlatılıp yayılarak yapılır.
Çelertme, ot, yaprak, yumuşak böbrek hastalığı (Enterotoksemi) Keçilerde gözlemlenen enterotoksemi hastalığı esas olarak koyunlara özgü bir hastalıktır, çok seyrek olarak keçilerde de görülür. Enterotoksemili hayvanların ne zaman hastalanıp öldüğünü çoğu zaman takip etmek olası değildir. Hastalanan keçi birden duraksar, yem yemeği keser, sendeleyerek yere düşer, sıçramalar ve titremeler gözlemlenir ve çok kısa bir sürede ölür. Keçilerde arada bir kesilip sonra tekrar başlayan ishaller görülür. Ölen hayvanların mide ve bağırsaklarında kan oturmalarına rastlanır. Keçilerde de enterotoksemi hastalığı çok hızlı seyrettiği için sağıtım olanağı yoktur. Hastalığa karşı korunma iki türlü yapılır. Birincisi hastalığın oluşmasında rol oynayan etmenleri ortadan kaldırmaktır. İkincisi ise aşılatmadır. Hastalığa karşı bağışıklık aşılama ile sağlanır. Aşı, dirsek girişi ve deri altına oğlaklara 2 ml miktarında enjekte edilir. 21 gün sonra aynı dozlarda ikinci kez aşı yapılır. İlk aşılamadan 6 ay sonra keçiye ikinci bir aşı daha yapılırsa kuvvetli bir bağışıklık sağlanır.
Bulaşıcı Yavru Atma Hastalığı (Malta Humması, Brucella Melitensis) Bu hastalığın başlıca belirtisi gebeliğin 3-4 aylarında gözlemlenen yavru atmadır. Yavru atma oranı ilk yıl oldukça yüksektir. Hastalık atık yapan hayvanların döl yolu akıntıları, yavru zarı atıkları ve atık yavrularla bulaşır. Oğlak ve kuzular, doğumdan sonra analarının sütü ile de bulaşık olabilirler. Sürüye brusellosisli bir hayvanın girmesi bile, bir doğum döneminde sürünün tümünün hastalanmasına neden olabilir. Bulaşık tekelerinin meni suyu da mikrop yayar. İnsanlara taze peynir ve sütle geçebilir. Hastalıktan koruma için öncelikle hastalıklı keçilerin tanısı yapılır. Etkin korunma aşılama ile sağlanır. Aşı, deri altına erkek ve dişi oğlaklara 3-4 aylık olunca, erginlere ise teke katımından 1 ay önce ya da sağımların bitiminden sonra yapılır. Aşının dozu 1 ml dir. Bir defa aşılanan hayvana ikinci kez aşı yapılmaz. Bağışıklık yaşam boyu sürer.
Şarbon Hastalığı (Antraks, Kasap Çıbanı) Yüksek ateş, hızlı nabız, titreme, ağızdan salya ve arkadan pislikle kan gelişi, kan işeme, hızla zayıflama ve ani ölümler hastalığın belirtileridir. Kesilen hayvanlar da kanın pıhtılaşmaması ve dalağın normalden büyük oluşu, şarbonun en tipik bulgularıdır. Keçileri bu hastalıktan korumak için bulaşık mer’alarda otlatmamak gerekir. Şarbon bir mer’a hastalığıdır. Hastalık keçilerde koyunlara oranla daha az oranda rastlanır. Hasta keçilerin derhal yok edilmesi ve sağlamların aşılanması gerekir. Aşı, keçilere 0.5 ml, 6 aylıktan küçük oğlaklara 0.25 ml kuyruk altına uygulanır. İki aylıktan küçük oğlaklara yapılmaz. Aşı hastalık çıkmadan önce ilkbaharda ve hastalık görülen yerlerde ise hemen uygulanır. Aşı, ancak iki hafta içinde bağışıklık meydana getirir ve 1 yıl süreyle bağışıklık kazandırır.
Salgın Süt Kesen Hastalığı (Agalaksi) Agalaksi, memelerde, gözde, eklemlerde ve arka ayak kaslarında yangılar yapar. En çok rastlanan şekli, meme şeklidir. Meme dokusu yumuşar, kısmen küçülür, sertlikler belirir. Memeler ağrılıdır, sağım güçleşmiştir. Sütün görünüşü değişir, yapışkan kıvamda ve pıhtılıdır. Süt kimi zaman kanla karışır gelir. Keçilerin gözlerinde iltihap ve körlük oluşturulabilir. Ayaklarda topallık ve eklemlerde şişlikler olur. Hayvanlar dizleri üzerine basar. Gebe keçilerin çoğu yavru atabilir. Hastalığın bulaşması, bulaşık su ve yiyeceklerle olur. Sağıcılar da hastalığın bulaşmasında rol oynarlar. Agalaksiye karşı en etkin çare aşılamadır. Aşı, sağım döneminin son iki ayı ile gebeliğin ilk 2 ayında uygulanır. Aşı, koltuk arkası deri altına 1 ml enjekte edilir. Bir aylıktan büyük oğlak ve kuzular dahil, her yaşta keçi ve koyunlar aşılanırlar. Aşının bağışıklığı yapımından 15 gün sonra başlar, 8 ay sürer.
Keçi Ciğer Ağrısı Keçilere özgü bir hastalıktır. Hastalığın ilk belirtileri, vücut ısısının yükselmesi, genel durgunluk, iştahsızlık ve bitkinliktir. Ani seyirli hayvanlarda sık sık öksürme, solunum sayısında artma, solunum güçlüğü gözlemlenir. Keçi başını öne uzatıp ağzını açarak nefes almaya çalışır. Hastalanan hayvanların çoğu ölür. Hastalıktan kurtulabilen keçiler ise kaşektik duruma gelir, gençlerin gelişmesi de geri kalır. Hastalık, enfekte hayvanlar ile bulaşır. Bu nedenle hastalık çıkan sürüler ile sağlam sürülerin doğrudan ya da dolaylı temaslarının kesilmesi gerekir. Sağıtım da kimi antibiyotikler yararlı olabilir. En etkin koruma aşı ile sağlanabilir. Aşı, kulağın dış yüzüne, kulak ucundan 2-3 cm aşağıya 0.2 ml miktarında enjekte edilir. Bağışıklık 15 gün sonra başlar. Bağışıklık süresi 3-9 aydır. Gebeliğin son ayı içinde aşının yapılmaması öğütlenir. Altı aylıktan daha büyük oğlak ve çepiçler ile ergin keçilere uygulanır.
Yalancı verem(Paratuberküloz)
 Keçilerde rastlanan başlıca paratuberküloz belirtileri; zayıflama, kıl örtüsünün dayanıklılığının azalması, ileri aşamalarda kaşeksi ve bitkinlik durumudur. İshal durumu sığırlarda olduğu üzere tipik değildir. Hastalık, hasta ve bulaşık hayvanların dışkıları ile bulaşır. Mikrop, bulaşık yiyeceklerle ve sularda ağız yolundan alınır. Bulaşık hayvanların sütlerinde de mikrop vardır. Bu hastalığın sağıtımı, pratik olarak olası değildir. Hasta hayvanların derhal imhası gerekir. Koruma, ancak ayırma ile sağlanabilir. Türkiye’de keçi özgü bir paratuberküloz aşısı yoktur.
ZEHİRLİ OTLARDAN KORUNMA
Mer’alarda birçok bitki bulunur. Her bölgenin de kendine özgü bir bitki çeşidi vardır. Bu bitkilerin kimileri hayvanlarda zehir etkisi yaratırlar. Zehir etkisi bitkinin türüne, tür içindeki çeşitlerine, gelişme devrelerine toprağın ve iklimin özelliklerine, tüketilen miktara, yem süresine ve hayvanın duyarlılığına göre ayrım gösterir.
Başlıca Zehirli Otlar
Bitki adıBelirtilerSağıtımı
Karalahana, hardal, soğan, kolza, yabani hardal, yabani sarımsakKansızlık, solunum sayısında artış, taşikardiMera’anın değiştirilmesi
Yakup otu, demir dikeni, sarmaşık türleri, engerek otuBaş ve memede ödem, solunum güçlüğü, kulak, burun ve gözde ödemMera’anın değiştirilmesi
Acı bakla, mavi lüpenSallantılı yürüyüş, düşme, ağızda köpürme, sarılıkMera’anın değiştirilmesi
Kanyaş, yumrulu kanyaş, kuş yemi,Titreme, yere düşme, tutuk yürüyüş, başın öne doğru eğik olmasıMera’anın değiştirilmesi
Sudan otu, tırfıl, kır fiğiSolunum güçlüğüMera’anın değiştirilmesi
 
Bitki zehirlenmelerine karşı korunma yolları
Bitki zehirlenmelerine karşı sağıtım genel olarak zordur. Korunma daha önemli ve kolaydır. Korunma, öncelikle, hayvanların otladıkları mer’ada bitkilerin tanınması, onların zararlı ve yararlı oldukları dönemlerinin bilinmesine bağlıdır. Keçilerde de bitki zehirlenmesine karşı başlıca korunma yolları şunlardır; Aç hayvanlar, zehirli bitkilere karşı daha duyarlıdırlar. Bu nedenle keçiler mer’aya çıkarılmadan önce ot ve samanla açlıkların giderilmesi sağlanmalıdır. Mer’aların bakımına ve ıslahına özen gösterilmelidir. Gübreleme ve iyi bakılan mer’alarda zehirli bitkiler yeterince gelişemezler. Aslında zehirli bitkiler daha az lezzetlidir ya da lezzetsizdirler. Keçilerin otladıkları çayır ve mer’alarda zehirli bitkilerin çobanlar tarafından bilinmesi gerekir. Zehirli bitkiler bilinirse bunlardan mer’a temizlenir ve/ya da bunlara karşı alınacak önlemler bilinir. Kimi bitkiler belirli devrelerde zehirli etkiye sahiptir. Bu dönemlerde hayvanlar mer’aya gönderilmez. Zehirli bitkiler, çoğunlukla yararlı bitkilerden daha önce gelişirler. Bu yüzden mer’ada yararlı ve yararsız bitkilerin gelişmesi gözlenmeden hayvanlar mer’aya salınmamalıdır. Hayvanlar arasında zehirlenme belirtileri gözlenir gözlenmez, sürü hızla bölgeden uzaklaştırılmalıdır. Hayvanların su içmesi ve yürümesi zehirlenmeyi hızlandırır. Bu nedenle zehirli bitki yedikleri şüphelenen hayvanlar sudan uzak tutulurlar ve yürütülmezler.
 
AYIRMA VE KARANTİNA
Ayırma, hasta hayvanlarla sağlam hayvanların ayrı yerlere alınması ve bu şekilde hastalığın bulaşmasını engelleme işlemi olarak tanımlanabilir. Ayırmada, hasta hayvanlarla temas eden bakıcı ya da çobanların hareketleri de sınırlıdır. Bunların muşamba ya da benzeri önlükler, çizme ve eldiven kullanmaları sağlanır. Bulaşıcı hastalığın çıktığı barınaklar, kullanılan aygıtlar iyice temizlenir ve dezenfekte edilir. Ölen hayvanlar ya yakılır ya da derin çukurlara gömülür ve kireçlenir. Hastalık ürünü atıkların bulaşmaları önlenir. Kaba ve karma yemlerin bulaşık olan kısımları atılır. Hayvanların tümü aşılanır. Karantina ise, bir ülkeyi ya da bölgeyi bulaşıcı hastalıklardan koruma amacıyla hayvan hareketlerine getirilen mutlak bir sınırlandırma işlemidir. Hastalık çıkan yörelerde hastalık geçinceye ya da gerekli önlemler alınıncaya değin o yöreden dışarıya hayvan gönderilmez, aynı zamanda dışarıdan hayvan getirilmesine izin verilmez.

Saanen Keçisi Bakımı

Saanen Keçisi Bakımı
AĞIL TEMİZLİĞİ VE DEZENFEKSİYONU
Ağıl temizliği ve dezenfeksiyonu, keçileri hastalık ve asalaklardan koruma için yapılacak önlemlerin başında gelir. Hastalık yapıcı etmenler, gübre ve idrarla kirlenen ağıl tabanında ürerler. Bu nedenle olası ise idrar kanallarla akıtılmalı ve ağıl tabanı eğimli yapılmalıdır. Gübre temizliği sık yapılmalıdır. Yataklık kullanılıyor ise yaz girişi ve kışa girişte kirlenen yataklık dışarı atılmalıdır. Gübre temizliğinden sonra dezenfeksiyon yapılmalıdır.Dezenfeksiyon, genel bir tanımla kimyasal ve fiziksel araçlar kullanılarak mikroorganizmaların yok edilmesi işlemidir, bütün hastalık etkenlerinin
öldürülmesini kapsayan bir sterilizasyon değildir. Hastalık etkenleriyle bulaşmış yerlerin dezenfeksiyonu için püskürtücüler ve alev makinesi gibi araçlardan yararlanılır. Bakteri, virüs ve asalak kökenli hastalıklara karşı birçok dezenfektan madde ve böcek öldürücüler kullanılmaktadır. Dezenfeksiyon ile birlikte ağılın ağaçtan yapılmış ekipmanlar kreozatlanmalı, metaldan yapılmış aksamları ise boyanmalıdır.Kapalı ağıllarda karasinek ve benzeri zararlıların ağıla girmesini önlemek için pencere ve kapılar tellenmeli, olası ise mavi renge boyanmalıdır. Sinekler mavi renkten hoşlanmazlar ve kaçarlar. Ağılın giriş ve çıkış kapıları aynı olmalıdır. Keçilerin ağıla giriş yerinde ayak banyoluğu bulunmalıdır. İnsanların ağıla giriş yerinde ise kireçli ya da dezenfektanlı paspaslar konmalıdır. Gübrelikler ağıldan uzak yerlerde olmalı, sinek ve benzeri zararlıların ürememesi için sık sık ilaçlama yapılmalıdır.
 
KEÇİ AĞILI YAPIMINDA AŞAĞIDAKİ HUSUSLARA DİKKAT EDİLMELİDİR
 
1. Ağıl kış aylarında sıcak, yazın serin olmalıdır.
2. Yapı içinde ani sıcaklık değişimleri önlenmelidir.
3. Yapıyı oluşturan çatı, duvar gibi yapı alanlarında nem yoğuşmasının önüne geçilmelidir.
4. İç ortamda oransal nem, belirli limitlerde tutulmalı, fazla nem ve amonyak havalandırma sistemi yardımı ile barınak içinden dışarı atılmalıdır.
5. Havalandırma sırasında hayvanlar üzerinde oluşabilecek zararlı hava akımları önlenmelidir.
6. Yapı içinde üretim için optimum olan sıcaklık değerleri korunmalı,yeterli ışık ve havalandırma ile bol oksijenli hava sağlanabilmelidir.
Barınak iç ortamı ile dış ortam sıcaklıkları arasındaki fark 5-7 0C den az olmamalıdır.
 
HAVA BACALARININ DÜZENLENMESİNDE AŞAĞIDAKİ KOŞULLARA UYULMALIDIR
 
1. Havalandırma bacaları kesitleri en az 40x40 cm olmalıdır.
2. Ağıl taban alanının her 100 m2 si için bir havalandırma bacası düşünülmelidir.
3. Baca etkili yüksekliği en az 4 m, bacanın çatı mahyasından yüksekliği ise en az 0.50 m olmalıdır.
 
Birden fazla baca gereksinimi olan ağıllarda, baca kesit ve yüksekliklerinin aynı olması sağlanmalıdır.

Keçi Sütü Ürünleri

Keçi Sütü Ürünleri
KEÇİ SÜTÜ ÜRÜNLERİ
Süt keçilerinden elde edilen sütün doğrudan kullanımı yanında, sütten elde edilen diğer gıda maddelerini de üretebiliriz. Bu gıdaların başında peynir üretimi ve tereyağı üretimi gelmektedir. Diğer yandan, sucuk yapımı da hayvancılığa bağlı gıda üretimi alanlarından biridir. Çiftliğimizde Saanen Keçilerinden Keçi Sütü, Keçi Peyniri, Keçi Yoğurdu, Keçi Tereyağı ürünleri elde edilmekte ve satışa sunulmaktadır.
KEÇİ SÜTÜ ÜRÜNLERİ
1- Keçi Sütü
İsviçre süt keçisinin sütü, anne sütüne en yakın süt olarak biliniyor. İyi bakım ve besleme şartlarında ortalama laktasyon verimi 800 – 900 kg civarında olup 1500-2000 kg'a kadarçıktığı tespit edilmiştir. Sütteki yağ oranı ise %3–4 civarındadır.
2- Keçi Peyniri
Peynir, sütün maya ile pıhtılaştırılıp, pıhtının çeşitli şekillerde işlenmesi, süzülmesi, preslenmesi ve belirli koşullarda olgunlaştırılmasıyla elde edilen bir süt ürünüdür.
3- Keçi Yoğurdu
Yoğurt sütün kültürlerle fermente olması sonucu oluşan sağlıklı, besleyici ve sevilerek tüketilen bir üründür.
4- Keçi Tereyağı
Tereyağı; kremadan, yoğurttan veya peyniraltı suyu gibi sütçülük artıklarından üretilebilir. Ancak aile işletmelerinin dışında pazar için tereyağı üretimi yapan işletmeler genellikle hammadde olarak kremadan yararlanırlar.

Keçi Sütü Ürünleri

Keçi Sütü Ürünleri
KEÇİ SÜTÜ ÜRÜNLERİ
Süt keçilerinden elde edilen sütün doğrudan kullanımı yanında, sütten elde edilen diğer gıda maddelerini de üretebiliriz. Bu gıdaların başında peynir üretimi ve tereyağı üretimi gelmektedir. Diğer yandan, sucuk yapımı da hayvancılığa bağlı gıda üretimi alanlarından biridir. Çiftliğimizde Saanen Keçilerinden Keçi Sütü, Keçi Peyniri, Keçi Yoğurdu, Keçi Tereyağı ürünleri elde edilmekte ve satışa sunulmaktadır.
 
KEÇİ SÜTÜ ÜRÜNLERİ
 
1- Keçi Sütü
İsviçre süt keçisinin sütü, anne sütüne en yakın süt olarak biliniyor. İyi bakım ve besleme şartlarında ortalama laktasyon verimi 800 – 900 kg civarında olup 1500-2000 kg'a kadarçıktığı tespit edilmiştir. Sütteki yağ oranı ise %3–4 civarındadır.
 
2- Keçi Peyniri
Peynir, sütün maya ile pıhtılaştırılıp, pıhtının çeşitli şekillerde işlenmesi, süzülmesi, preslenmesi ve belirli koşullarda olgunlaştırılmasıyla elde edilen bir süt ürünüdür.
 
3- Keçi Yoğurdu
Yoğurt sütün kültürlerle fermente olması sonucu oluşan sağlıklı, besleyici ve sevilerek tüketilen bir üründür.
 
4- Keçi Tereyağı
Tereyağı; kremadan, yoğurttan veya peyniraltı suyu gibi sütçülük artıklarından üretilebilir. Ancak aile işletmelerinin dışında pazar için tereyağı üretimi yapan işletmeler genellikle hammadde olarak kremadan yararlanırlar.

Saanen Süt Keçilerinin Beslenmesi








KARANFİL ÇİĞNEMENİN BİLMEDİĞİNİZ FAYDALARI




SÜT KEÇİLERİNİN BESLENMESİ
Süt keçilerin beslenmesinde, kritik sayılan başlıca üç dönem vardır. Bunlar sırasıyla, teke katımı ya da çiftleşme dönemi, gebeliğin son 1-1.5 ayı ve oğlaklamayla başlayan süt döneminin ilk iki ayıdır. Bu dönemlerde süt keçilerine elden verilecek yemlerin miktar ve niteliği, verimliliği etkiler.
TEKE KATIM DÖNEMİ BESLENMESİ
1. Keçilerin beslenmesi
Teke katımı zamanında, daha kaliteli bir beslemenin uygulanmasında birçok yarar vardır Bu yararlar arasında sırasıyla; keçilerin tekeye gelme süresinin kısaltılması(aşımların toplulaştırılması), ikizliğin artırılması, gebe kalma oranını yükseltilmesi ve gebeliği başarıyla sürdürülmesi sayılabilir. Buna aşım ya da katım dönemi beslemesi adı verilir. Teke katım dönemi beslemesi yaklaşık 4-6 haftalık bir süreyi kapsar. Bu süre içinde süt keçilerine 1-1.5 kg a kadar kuruot ve 250-300 g arpaya eşdeğer karma yem verilebilir. Ancak, keçiler dışarıda otluyorsa, ayrıca kuruot vermeye gerek yoktur, yalnız karma yem verilir.
2. Tekelerin beslenmesi
Aşım döneminde tekenin beslenmesine de özen gösterilmelidir. Tekelere verilecek karma yem, döl suyunun (meni) verimini ve kalitesini artırır, onları aşımda daha zinde tutar. Tekelerin beslenmesine, aşım döneminden önce başlanarak verilen toplam yem %10-15 düzeyinde artırılır. Bu düzey aşım dönemi boyunca, hatta aşımdan sonra 4-5 hafta daha sürdürülür. Teke katım döneminde, serbest olarak yedirilen kaliteli kuruot yanında teke başına günde 300-500 g tahıl karışımı yem verilir. Teke katım döneminde, keçi ve tekelerin mineral madde ihtiyaçlarını karşılamak için yalama taşından yararlanılmalıdır.
GEBELİĞİN SON DÖNEMİ BESLENMESİ
Gebe keçilerde gebeliğin son 1.5 ayı oğlağın ana karnında en hızlı büyüdüğü ve memenin giderek geliştiği döneme rastlar. Bu dönemde dengeli ve yeterli beslenen anaç keçilerin oğlakları iri doğar ve memenin süt üretme gücü uyarılır. Ayrıca ananın güçlü kalması da sağlanır. Bu durum, ikiz doğurma olasılığı yüksek süt keçilerinde önem kazanır. Gebeliğin son döneminde yem tüketimi azalır. Bununla birlikte, karma yem içeriğinin protein, enerji ve mineral yoğunluğu artırılmalıdır. Enerji düzeyi, karma yemdeki buğdaygil dane yemin yüzdesini yükselterek artırılmalıdır. Diğer yandan kalsiyum düzeyi artırılır, ancak süt humması riskini azaltmak için gebeliğin son iki haftasında düşürülmelidir. Sütçü keçi başına verilecek karma yem miktarı, 40-50 kg lık keçiler için gebeliğin ilerleyen dönemlerinde 200 g dan başlayarak 600-700 g kadar yükseltilebilir. Kaliteli kuruot miktarı 0.5 ile 0.8 kg arasında değişebilir.
SÜT VERİMİNİN İLK DÖNEMİ BESLENMESİ
Süt keçilerinde süt veriminin en yüksek olduğu dönem, oğlaklamadan sonraki ilk 6-8 haftalık dönemdir. Bu dönemde, en yüksek düzeyde süt elde etme, bununla birlikte anayı sağlıklı tutmak için dengeli ve yeterli bir besleme düzeni gereklidir. Ananın süt miktarının yeterli olması, aynı zamanda süt emen oğlakların hızlı gelişmesi açısından da önemlidir. Sağmal keçiler için iki seçenekli süt karma yemiyle besleme sistemi uygulanabilir; Sağmal keçiler, süt verimlerine göre gruplandırılır. Süt yemi karması sağım sırasında, öncesinde ya da sonrasında verilebilir. En yaygın olarak uygulanan sistem, sağım sonrası yemlemedir. Her bir sağmal keçi, süt verimine göre yemlenebilir. Ancak bu uygulama, çok yüksek verimli keçiler için geçerlidir.Üretilen her litre süt için, kuruotun dışında 400-600 g süt yemi karması hesaplanır. Süt yemi karması, %16 ham protein ve ortalama 700 kcal net enerji içermelidir. Yem fabrikalarından alınacak süt yemi dışında, yetiştiricilerin kendileri de karma yem hazırlayabilirler. Örneğin bir litre süt için keçilere (350 g arpa + 100 g pamuk tohumu küspesi) ya da (250 g arpa +100 pamuk tohumu küspesi + 100 g mısır) karışımından oluşan karma yem hazırlanabilir. Sağmal dönemde, keçilere verilecek karma yemin protein, vitamin, ve mineral düzeyi kadar enerji içeriği ve düzeyi de önemlidir. Enerji kaynağı büyük ölçüde tahıllardan karşılanmalıdır.
SÜT KEÇİLERİNİN BESLENMESİNDE TEMEL İLKELER
Keçiler, sığır ve koyunlardan farklı olarak ağaç yaprakları ve dallarından yem olarak yararlanabilirler. Kaba yemler, genellikle hayvanların yaşama gereksinimlerini karşılamada kullanılmalıdır. Yeşil yemin ve otlağın bulunmadığı dönemlerde, keçilere kuru ot ve kuru yonca verilmelidir. Keçilerin kaba yem ihtiyacı şeker pancarı posasından da karşılanabilir. Havuç, şalgam gibi kök ve yumru yemler de keçi beslemede kullanılabilir. Ancak bunlar, iştaha göre değil sınırlı verilmelidir. Süt keçilerinin beslenmesinde genellikle sağmal dönemde yeşil silo yemlerinden yararlanılabilir. Verilecek silo yemi miktarı, keçilerin günlük kurumadde ihtiyacının %40-60 ını karşılayacak düzeyde olmalıdır. Silo yemleri, sağımdan 3-4 saat önce yedirilmelidir. Günlük silaj miktarı 1-3 kg kadar olabilir. Yüksek süt verimli keçilerin ihtiyaçlarını tam olarak karşılayabilmek için kaba yemlerin karma yemlerle desteklenmesi zorunludur. Keçilere verilecek karma yemin enerjisi, mısır ve buğdaygil dane yemler ve bunların değirmencilik artıklarından, protein ihtiyacı pamuk, ayçiçeği gibi yağlı tohum küspelerinden karşılanmalıdır.
SÜT KEÇİLERİNİN OTLATILMASI
Türkiye’de, az sayıda yetiştirilen süt tipi keçilerin dışında kıl keçilerin yaşama ve verim payı ihtiyaçları çoğunlukla mer’adan karşılanır. Keçi mer’aların ağırlığını da orman mer’aları oluşturur. Orman mer’alarından yararlanan keçi sayısı, getirilen sınırlamalar nedeniyle azalmaktadır. Bu bağlamda kıl keçi sayısında gözlemlenen azalma, melez süt keçisi yetiştiriciliğinin geliştirilmesiyle de ivme kazanabilir. Ancak şimdiki durumda bile denetimli ve birörnek otlatma yapılarak, hem orman mer’alarının aşırı sömürülmesi engellenebilir, hem de keçilerin gereksinimleri daha yüksek düzeyde karşılanabilir. Denetimli ve birörnek otlatma için aşağıdaki noktalara dikkat edilmelidir;
* Sürü büyüklüğü 100-150 baş keçiyi aşmamalıdır.
* Sürü mer’aya en çok 100 m. genişlikte ve 50 m derinlikte birörnek bir şekilde dağıtılmalıdır.
* Keçiler dakikada 4-5 m yol alacak bir hızda yürütülmelidir. Çoban sürünün önünde yürümelidir. Olası ise bir yardımcısı olmalıdır.
* Koruma amacıyla 80-100 baş keçiye bir köpek hesaplanmalıdır.
* Geniş alanlı mer’alarda otlatmaya mer’anın bir kenarından başlanmalı, 150-200 m genişlikte bir şerit sonuna kadar otlatılmalı, sona ulaşıldığında geri dönülerek şerit bir kez daha otlatılmalıdır.
* Engebeli mer’larda otlatmaya eteklerden ve yemin en iyi geliştiği yerden başlanmalı, keçiler daha sonra yukarıya doğru yavaş yavaş tırmandırılmalıdır.
* Sıcak mevsimlerde, sabah güneş henüz etkili değilken sürü doğuya doğru, sıcak bastırınca kuzeye, akşam üzeri de batıya doğru sürü güdülmelidir.
* Rüzgarlı havalarda, sabah ve akşam döneminde sürü rüzgar yönünde, öğleyin ise rüzgara karşı yönlendirilmelidir.
* İlkbahar ve sonbahar aylarında hayvanlar tam gün olarak otlayabilirler. Ancak keçiler yazın sıcaktan dolayı öğle sırasında otlamayı sevmezler ve mer’adan yeterince yararlanamazlar. Bu nedenden dolayı gündüzün gölgeliklerde dinlendirilmeli, akşam üzeri mer’aya çıkarılmalı ve otlatma gece sürdürülmelidir.
* İlkbaharda, sabah saatlerinde kırağıya dikkat etmeli, kırağı çözüldükten sonra mer’aya sokulmalıdır.
DOĞAL (ANALI) BÜYÜTME
Türkiye’de keçicilik işletmelerinde oğlaklar genellikle doğal yöntemle yani 2-3 ay süreyle anasının yanında bırakılıp onu emmesini sağlayarak büyütülür. Emiştirme döneminin süresi, işletmeden işletmeye ayrım gösterebilir. Ortalaması 60 gün olarak kabul edilebilir.
1. Oğlakların Yavrulukta Büyütülmesi
Süt keçiciliğine yönelecek işletmelerde oğlak verimi artacaktır. Bu durumdaki işletmelerde ikiz ya da üçüz oğlakların hızlı gelişmesini sağlamak, yemden yararlanmayı hızlandırmak ve sütten kesimden sonra oluşabilecek stresin etkisini azaltmak amacıyla yavruluk(*), adı verilen düzenlemelerden yararlanılabilir. Yavruluklarda aynı zamanda temiz ve taze su bulundurulur.
* Yavruluktan yararlanılarak uygulanan beslemede dikkat edilecek konular şunlardır:
* Yavrulukta oğlakların önünde taze ve sürekli yem bulunması çok önemlidir.
* Asla yavruluk boş bırakılmamalıdır.
* Oğlaklar, yavrululuklara büyütme dönemine geçerken yavaş yavaş alıştırılmalıdır. Aksi durumda, birden bire başlayacak fazla karma yem tüketimi Çelerme’ye (Enterotoksemi) neden olabilir.
* Yemlikler, su, yağmur, kar gibi istenmeyen etmenlerden korunmalı ve bütün yemlikler karma yem ile dolu olmalıdır.
* Islak yemler küflü olabilir, bu nedenle yemlikler, sık sık denetlenmeli, bozuk yemler varsa yemlikten uzaklaştırılmalıdır.
* Özellikle karma yemliklerdeki yem akış hızı çok iyi denetlenmelidir.
* Derin ve eğimli karma yem yemlikler, oğlaklar için bir tehlike oluşturabilir. Bu da oğlaklarda ölüme neden olabilir.
* Açık yemlikler, oğlak büyütmede kullanılabilir. Ancak yemlikler sık temizlenmeli ve en az günde iki kez doldurulmalıdır.
* Açık yemlikler kullanıldığında oğlaklar, kim zaman yemliklerin içine girerek idrar ve dışkı yaparlar. Bu durum aynı zamanda yem kaybına neden olur.
2. Oğlak Büyütmede Kullanılan Yavruluk
Yavruluğun ölçüleri incelendiğinde dikey çubuklar arası aralık 12.5-15 cm, çubukların yerden yükseklikleri ise 50 cm olmalıdır. Oğlakların geçecekleri alanın yüksekliği, en az 120 cm olmalıdır. Dayanıklı ve uzun süre kullanılacak yavruluk kapısı, metalden yapılmalı, tercihen 2.5 cm ya da 3.5 cm kalınlığındaki paslanmaz çelik kullanılmalıdır. Kapı tahtadan yapılacaksa, sağlam olmalıdır. Ancak kullanım süresi, metal kapılara göre daha kısa olacaktır. Yavruluklar, oğlakların gün boyunca bölme içinde gezindikleri suluk, gölgelik ve diğer yapılara yakın olmalıdır. Oğlaklar, özellikle karınları doyurunca zıplama, tırmanma ya da diğer oyun davranışlarında bulunur. Bu amaçla yavruluk yakınlarına ağaç kütük, kaya parçası gibi cisimler konularak oğlakların oynamalarına yardımcı olunur.
ANASIZ (YAPAY) BÜYÜTME
Anasız büyütme, özellikle oğlak veriminin yüksek, buna karşılık keçi sütünün yüksek fiyatla değerlendirildiği ülkelerde yaygın olarak kullanılmaktadır. Türkiye’de de süt keçiciliğinin gelişmesine koşut olarak oğlakların büyütülmesinde anasız büyütme devreye girebilir.Anasız büyütmede oğlaklar, doğar doğmaz analarından ayrılarak, özel biberonlarla, ya da özel emzikli kovalarla elden emzirilir. Bu büyütme yönteminde oğlakların besin gereksinimi ana sütü, ya da aynı besin değerindeki ve “yapay süt” olarak adlandırılan özel mamalarla karşılanır. Bu büyütme yönteminde, yeni doğan oğlakların ilk birkaç hafta her türlü çevresel etkilerden korunacakları bir ortamda bulundurulmaları gerekir. Özellikle çevre sıcaklığının önemi büyüktür. Oğlaklara sıcaklık bakımından rahat bir ortam sağlamak amacıyla reflektörlü ısıtıcı lambalardan yararlanılır. Yaklaşık 90 cm yükseğe yerleştirilen ve 250 watt gücündeki bu lambalardan bir tanesi 15 oğlak için yeterli kabul edilir. Bu yöntemde dikkat edilecek noktalar şunlardır;
* Oğlaklar aç kalmamalıdır,
* Ağıl iyi bir şekilde havalandırılmalıdır,
* Sıcaklık 12-18 o C arasında tutulmalıdır,
* Temiz ve sağlıklı bir ortam sağlanmalıdır.
Emiştirme süresi 6-8 hafta ile 10 –12 hafta arasında değişebilmektedir. Emiştirme süresinin ve oğlaklara verilecek günlük yapay süt miktarının belirlenmesinde öncelikle keçi sütü ile yapay sütün, yani mamanın besin değeri ve fiyatı dikkate alınır. Yapay büyütmede genellikle uygulanan emiştirme süreleri ve tüketilen günlük süt miktarları Çizelge 1 de verilmiştir.
Anasız büyütmede oğlaklara içirilecek süt miktarı (ml)
Günlük süt tüketimi (ml)
6 hafta8 Hafta10 Hafta
4 hafta iştaha göre6 hafta iştaha göre1 - 6 hafta 2250 ml
5 hafta son 4 haftanın 1/2 si7 hafta son 4 haftanın 1/2 si7 - 8 hafta 2250 ml
6 hafta son 5 haftanın 1/2 si8 hafta son 4 haftanın 1/2 si9 hafta 1140 ml
7 hafta süt yok9 hafta süt yok10 hafta 570 ml
11 hafta süt yok
Özellikle keçi sütünün yüksek fiyatla satıldığı yerlerde ve gerekli emiştirme düzeneği olan işletmelerde yetiştiriciler, oğlak büyütmede ana sütü yerine süt ikame yemi de kullanmaktadır. Ancak yapay sütle besleme, özellikle sağlık açısından dikkat ve titizlik isteyen bir uygulamadır. Her emiştirme sonrasında ekipmanların temizliği çok önemlidir. Yapay emiştirmede genellikle iki tip emzik kullanılır. Bunların bir türü plastik kovalara takılır. Her kullanımdan sonra çıkartılır ve temizlenir, bir sonraki emiştirmeye hazırlanır. O takdirde oğlakları emzikli kovalara alıştırmak gerekir. Plastik tüpe bağlanan emziklerde ise, sütün akış hızı bir valf yardımıyla ayarlanır. Bu tip emziklerin temizliği daha zordur ve daha çok özen ister. Temizlik ve sağlık koşullarına dikkat edilmemesi durumunda kanlı ishal (koksidiyoz) tehlikesi ortaya çıkabilir. Yapay büyütme yapılan keçicilik işletmelerinde oğlak bölmelerinin alanı, yaşa göre ve oğlak başına altlık kullanılan beton tabanlı ağıllarda 1.8-2.4 m2, ızgara tabanlı ağıllarda ise 0.6-1.2 m2 olarak hesaplanır.

 
KALINTI SÜTLE BÜYÜTME
Makine ya da elle sağımla, keçiden alınamayan ve bu şekilde memede kalan sütle, oğlakların analarını emzirerek büyütülmesine kalıntı sütle büyütme denir. Bu yöntemle keçilerden hem daha fazla süt elde edilir, hem de oğlakların normal gelişmeleri sağlanır. Yöntem başlıca iki şekilde uygulanabilir
* Tek sağım + Bir öğün oğlak emiştirme
* Çift sağım + Emiştirme
1. Tek sağım + Bir öğün oğlak emiştirme
Oğlakların ağız sütünü 1-2 gün süreyle emmesinden sonra tek sağım + bir öğün oğlak emiştirme uygulamasına başlanır. Tek sağımdan sonra oğlaklar ana yanına bırakılır. Sağım sabah yapılıyorsa, oğlaklar akşama değin analarını emerler ya da anaları mer'adan dönünce emişlerine izin verilir, sonra ayrılır. Sağım akşam yapılacaksa, keçiler otlak dönüşü önce sağılır, sonra oğlaklar ana yanına bırakılır. Oğlaklar sabaha değin analarıyla birlikte kalabilirler. Ancak, keçiler otlağa çıkarılırken ayrılır. Bu yöntem, oğlak verimi yüksek melez sütçü keçilerde ya da yerli ırklarda uygulanabilir.
2. Çift sağım + Emiştirme
Bu yöntemde, oğlakların 1-2 gün süreyle ağız sütü emmelerine izin verilir. Daha sonra keçiler sabah ve akşam sağılırlar. Sağımı takiben kalıntı sütü emmek üzere oğlaklar analarının yanına 20-30 dakika süreyle bırakılır. Bol sütlü ve genellikle tek doğum yapan keçilerde bu yöntem uygulanabilir.
x