9 Aralık 2011 Cuma

Pekmez Toprağı Volkan kumu

Pekmez Toprağı olarak da bilinen Volkan kumunu Sipariş edip satın alabilirsiniz.


Telefon No: 05545184288

30 Ekim 2011 Pazar

Solucan Gübresi Hakkında Bilgiler




Solucan Gübresi Hakkında Bilgiler



Doğal atıkların tamamen doğal yöntemlerle gübre haline getirilmesi sonucu oluşturulan Solucan Gübresi, tarımda yeni bir çığırın habercisi . Türkiye “deki her türlü sebze ve meyve için çok önemli besin öğesi olarak nitelenen solucan gübresinin suni gübreye göre 100 kat daha etkili olduğu belirtiliyor.
Son yılların en büyük kuraklık tehlikesi ülke tarımını ciddi oranda etkiledi. Gelecek yıllar için planlama yapması gereken Tarım ve Köyişleri Bakanlığı , planlama yerine kotalar uygulayarak çiftçiye darbe vuruyor. Sulama, tohum, suni gübre, mazot fiyatlarındaki yüksek artışa karşılık ürün fiyatlarındaki düşüş, üreticinin bugününü ve yarınını kabusa çeviriyor. Bütün bu olumsuzluklara karşılık, özel sektör yeni çareler için efor sarfediyor. Bu alanda atılan adımlardan birisi olarak değerlendirilen “solucan gübresi”, tarımda önemli bir aşama olarak gösteriliyor. “Solucan gübresi” üretim artışı sağlaması sebebiyle de yüzleri güldürüyor.

Nasıl oluyor?
Solucanların ağızlarında diş bulunmuyor. Ayrıca taşlık, yutak gibi sindirimle ilgili hiçbir yardımcı organı da yok. Bu yüzden, yedikleri atıkları içinde tüm gerekli mineraller bulunan gübre haline getiriyorlar. Solucan gübresi, bitki büyümesi için gerekli olan tüm mineral maddeleri yeteri kadar ihtiva ediliyor. Solucan gübresi azot, fosfor, potasyum, karbon, demir, çinko, magnezyum, kalsiyum gibi maddelerin yanı sıra yüksek oranda organik madde, humikasit ve fulvikasit içeriyor. Bunların Türkiye “deki her türlü sebze ve meyve için çok önemli besin öğesi ve solucan gübresinin suni gübreye göre 100 kat daha etkili olduğu savunuluyor. Kimyasal gübre kullanan üreticilere bu tür biyolojik gübrelerle topraklarının canlılığının devam ettirilmesi öneriliyor.

Solucan gübresi hakkında
Solucan gübresi yaklaşık 40 yıldır başta ABD olmak üzere birçok Avrupa ülkesi tarımsal işletmeleri tarafından üretilmekte ve kullanılmaktadır. Solucan gübresi; Kırmızı Californiya solucanı adıyla bilinen Lumbricus rubellis ve Eisenia foetida toprak solucanı türlerinin organik olarak yetiştirilmiş büyükbaş hayvanların dışkıları ve organik bitkisel materyallerin fiziksel ve kimyasal yapılarını değiştirmeleri temeline dayanarak ürettikleri bir toprak düzenleyici ve bitki besleme materyalidir. Bu değişimde 1 m³ hacimlik hammadde içerisinde yaklaşık 250.000 adet solucan üç ay süresince işlem yapmaktadır.

Solucan gübresi içerdiği yüksek düzeyde toprak ve bitki için yararlı simbiyotik(rhizobium) ve asimbiyotik(serbest ve azot fiske eden bakteriler ve mikoriza mantarları) bakteriler ile toprağın mikroflora ve mikrofaunasmasında canlılık kazandırır.

Solucanlar sindirim sistemleri içinde sentezledikleri antibiyotik nitelikli yapılar, aminoasit ve vitaminleri dışkılarına karıştırarak ortaya çıkan gübrenin biyolojik aktivitesini arttırırlar. Böylece bu gübreyle beslenen bitkilerin sağlıklı ve hızlı gelişmelerini sağlarlar. Sözü edilen bu biyolojik stimulatörler diğer hayvansal gübrelere oranla 100 kat daha fazladır. Kimyasal gübrelerde ise hiç bulunmamaktadır. Ayrıca muhteviyatındaki humik asit ve fulvik asit bitki beslemesi için son derece gerekli olan maddelerdir.

SOLUCAN GÜBRESİNİN ÖZELLİKLERİ
* Toprağın strüktürünü düzenleyip havalanmayı sağlarken su tutma kapasitesinin yüksekliği topraktaki su stresini minimize ediyor.
* Yapısındaki çok sayıda bakteri, verildiği topraktaki zararlı bakterilerle rekabet ederek onların zararlı etkilerini ortadan kaldırıyor. Böylece bitkilerin hastalıklara karşı direnci artıyor.
* Hava şartlarının olumsuz etkilerine (don ve sıcak-kuru hava) karşı bitkiyi korur.
* Yabani ot tohumu içermiyor.
* Kaliteli, bol ve raf ömürlü ürünler elde edilmesini sağlıyor.
- Granüler yapısı toprağın sütrüktürünü düzenleyip havalanmayı sağlarken su tutma kapasitesinin yüksekliği topraktaki su stresini minimize etmektedir.
- Yapısındaki çok sayıda bakteri verildiği topraktaki zararlı bakterilerle rekabet ederek onların zararlı etkilerini ortadan kaldırır, böylece bitkilerin hastalıklara karşı direncini artırır.
- Hava şartlarının olumsuz etkilerine(don, sıcaklık farkları vb.) karşı bitkiyi korur.
- Kesinlikle yabani ot tohumu içermez.
- Kaliteli, bol verimli ve raf ömrü uzun ürünler elde edilmesini sağlar.
- %100 ekolojik ve non-toksiktir.
- Toprağın Ph,sürtüktür, nem gibi özelliklerinin düzenlenmesini sağlar.
- Bilhassa kimyasallarla kirlenmiş, kuvvetini ve canlılığını yitirmiş, yorulmuş toprakların ıslahını sağlar.
- Asitli, kumlu toprakları düzenleyerek tarıma elverişli hale getirir.
- Kokusuzdur.
- Solucan gübresiyle yetiştirilmiş bitkilerde nitrat kalıntısı bulunmaz.
- Suyu, havayı ve toprağı kirletmez.
- Toprakta uzun süre kalır dolayısıyla bitkinin uzun süre besin ihtiyacını karşılar. Besin elementlerini bitkinin ihtiyacına göre tedricen bitkiye kazandırır.

SOLUCAN GÜBRESİ İÇERİĞİ
Solucan Gübresi çok sayıda simbiyotik bakteri (Rhizobium) ve asimbiyotik mikroorganizmalardan azot fiksasyonu yapan bakteri (Azotobakter) ve mikoriza mantarları ihtiva eder. Bu mikro organizmalar toprak içinde bulunan ancak bitki tarafından alınamayan besin maddelerine parçalayarak bitki tarafından alınabilir forma dönüştürürler. Ayrıca azot fiske eden bakteriler havadaki azotun toprağa kazandırılmasını sağlayarak bitki tarafından alımını kolaylaştırır. Solucanların salgı maddeleri enzimler üretim süreci içinde dışkılarına karıştığında çok sayıda ve çeşitte enzim, vitamin, aminoasit, büyüme hormonu içermektedir. Bunlar ise bitkinin daha hızlı gelişmesini ve olumsuz çevre şartlarına karşı dirençli olmalarını sağlar.

İÇERDİĞİ MADDELER
Ph 0-14 7.2-7.4
Nem %35-40
Organik Madde %35-45
Organik Karbon %15-20
Toplam Azot(N) %1,5-2,5
Toplam Fosfor (P2O5) %2-2,5
Toplam Potasyum(K2O) %2,5-3
Kalsiyum(Ca) %5-6
Magnezyum(Mg) %1-1,5
Demir(Fe) %1-1,5
Mangan Mg/kg 600-750
Bor Mg/kg 400-500
Krom Mg/kg 0,041
Nikel Mg/kg 36
Bakır Mg/kg 54
Çinko Mg/kg 84

ETKİLERİ
SEBZELER
-%30-50 yüksek verim sağlar.
-Tohum çimlenmesi enerjisinde %40 oranında artış sağlayarak tohum maliyetini düşürür.
-10-15 gün erken fide oluşumu sağlar.
-10-15 gün hasatta erkencilik sağlar.
-Ekolojik olması nedeniyle solucan gübresi ile beslenen sebzeler orijinal renk,aroma ve lezzete sahip olur.
-Sulu solüsyonları yaprak ve gövdede pestisit görevi görür.

BAĞCILIK ÜZERİNE ETKİLERİ
-Bitki köklerinin hızlı ve sağlıklı gelişmesini sağlar.
-Üzümlerde erken hasat sağlar böylece kaliteli ve orijinal ürünlerin piyasaya erken girmesini sağlar.
-Türe özgü aroma ve lezzet kazandırır.

PATATES TARIMI ÜZERİNE ETKİLERİ
-%40-70 verim artışı sağlar
-Yıl boyu toprağın besin maddesi içeriğini korur.
-%15-45 yüksek oranda nişasta sentezlenmesini sağlar.

MEYVECİLİK ÜZERİNE ETKİLERİ-Hızlı ve güçlü fidan gelişimi sağlar.
-%100 başarılı tansplantasyon(şaşırtma) sağlar.
-Meyveler 10-15 gün erken hasat edilir.
-Meyveler daha büyük,orijinal morfoloji, aroma ve lezzetli olmalarını sağlar.
-Meyvelere ekolojik, temiz,kansorejen madde içermeyen yüksek vitamin ve besleyici değerlere sahip özellikler kazandırır.

ÇİM ÜZERİNE ETKİSİ
-Çok güçlü,dayanıklı olmalarını ve hızlı büyümelerini sağlar.
-Çimlerin sararmalarını engeller.
-Çimlenme verimini artırarak tohum maliyetini düşürür.

KULLANIMI
SERA VE TARLA SEBZELERİDomates-Hıyar-Biber-Patlıcan-Kabak 100-120 kg./Da Dikim öncesi
Kavun-Karpuz 70-90 kg/Da Dikim öncesi
Ispanak-Pırasa-Lahana 100-120 kg/Da Dikim öncesi
Fasulye 100-120 kg/Da Dikim öncesi
Çilek-Marul-Havuç-Turp 110-130 kg/Da Dikim öncesi
Soğan 50-60 kg/Da Dikim öncesi
Patates 90-110 kg/Da Dikim öncesi

HUBUBAT VE TARLA BİTKİLERİ
Buğday 50-75 kg/Da Ekim öncesi
Mısır 75-100 kg/Da Ekim öncesi
Pamuk 60-80 kg/Da Ekim öncesi
Tütün 20-25 kg/Da Ekim öncesi
Çeltik-Ayçiçeği-Şeker pancarı 75-100 kg/Da Ekim öncesi

MEYVE AĞAÇLARI
Büyük Narenciye 2-4 kg/ağaç İlkbahar-Sonbahar
Küçük Narenciye 1-2 kg/ağaç İlkbahar-Sonbahar
Muz 2-3 kg/ağaç İlkbahar-Sonbahar
Bağ(meyvede) 2-3 kg/omca İlkbahar-Sonbahar
Bağ(yeni) 1-2 kg/omca İlkbahar-Sonbahar
Büyük ağaçlar(elma,armut,vişne) 1-2 kg/ağaç İlkbahar-Sonbahar
Küçük ağaçlar(elam,armut,kiraz) 0.5-1 kg/ağaç İlkbahar-Sonbahar
Büyük Zeytin 3-5 kg/ağaç İlkbahar-Sonbahar
Küçük Zeytin 1-2 kg/ağaç İlkbahar-Sonbahar
Fındık 1-2 kg/ağaç İlkbahar-Sonbahar
İncir 1-2 kg/ağaç İlkbahar-Sonbahar

ÇİM VE SÜS BİTKİLERİ
Çim 150-200 gr/m² Erken İlkbahar
Çiçekli dış mekan bitkileri 150-200 gr/m² Erken İlkbahar
Çiçekli iç mekan (saksı) bitkileri 150-200 gr/saksı Toprak Hazırlığında
Odunsu bitkiler ve süs çalıları 100-150 gr/m² Erken İlkbahar
Çiçeksiz iç mekan (saksı) bitkileri 70-80 gr/m² Toprak Hazırlığında

*Solucan Gübresinin sebzelerde dikim öncesi sıraya atılması önerilir. Dikim sonrası atılması zorunluluğu durumunda fidenin yaprak iz düşümüne denk gelen toprağa uygulanması önerilir.
*Solucan Gübresinin ağaçlarda dikim öncesi ve sonraki dönemlerde yaprak iz düşümüne denk gelen toprağa uygulanması önerilir.


alindir : http://hobibahcemiz.net

9 Ekim 2011 Pazar

Türkiye’de Bulunan Koyun Irkları ve Yetiştiriciliği

Türkiye’de Bulunan Koyun Irkları ve Yetiştiriciliği

Dünya’da hayvansal üretim faaliyetleri arasında koyun yetiştiriciliği önemli bir yere sahiptir. Koyunculuk, çayır ve otlakları geniş ve kurak iklim koşullarına sahip bölgelerde daha fazla yapılmaktadır. Çünkü; kalitesi düşük geniş meralı yerlerde en karlı hayvancılık kolu koyunculuktur. Türkiye’de et üretimindeki payı %9.5, süt üretimindeki payı ise %5.8’dir.

Mevcut koyun ırkları;

A. Yapağı tiplerine,
B. Verim yönlerine,
C. Kuyruk yapılarına göre sınıflandırılır.

TÜRKİYE’DE KOYUN YETİŞTİRİCİLİĞİ
Türkiye’de son rakamlara göre 30.983.933 baş koyun, 10.345.299 baş keçi bulunur.

Kuyruk yapılarına göre yerli koyun ırklarını inceleyecek olursak;

YAĞLI KUYRUKLU KOYUN IRKLARI
Akkaraman: Orta ve Doğu Anadolu bölgelerinde yetişir. Kangal tipi (Sivas, Malatya), Karabaş tipi (Diyarbakır), Güney Karaman tipi olmak üzere 3 tipi bulunmaktadır. Vücut rengi beyaz, burun etrafı, göz çevresi ve ayakta siyah lekeler görülür. Yapağı tipi kaba-karışık tiptir. Kuyruk “S” şeklinde kıvrım gösterir. Ülkemizde lokal olarak melezleme çalışmalarında kullanılmıştır. Bunlara örnek olarak;

Akkaraman x Dağlıç = Çandır
Dağlıç x Akkaraman = Kesber verilebilir.

Ancak melezleme çalışmalarından en önemlisi Orta Anadolu’da Alman Et Merinosu koçlarıyla melezlenmesi sonucu Orta Anadolu Merinosu koyun tipi geliştirilmiştir.

Resim: Akkaraman Koyunu



Ortalama canlı ağırlıkları: 45-50 kg
Laktasyon süt verimi: 50-60 kg
Laktasyon süresi: 140-150 gün

Morkaraman: Doğu Anadolu Bölgesi’nde yaygın olarak görülmektedir. Vücut bütünüyle kızıldan-mora renk değişimi gösterir. Kuyruk, Akkaraman ırkında olduğu gibi “S” şeklinde kıvrım gösterir. Yapağı tipi kaba-karışıktır.

Ortalama canlı ağırlıkları: 50-60 kg
Laktasyon süt verimi: 80-90 kg
Laktasyon süresi: 150-160 gün

Resim: Morkaraman Koyunu



Dağlıç: Orta ve Batı Anadolu’da yaygın olarak görülür. Kuyruk kalp şeklinde olup, üst yüzeyinde median bir oluk vardır ve “S” şeklinde kıvrım göstermez. Renk beyazdır. Ağır etrafı, burun çevresi ve ayaklarda siyah lekeler vardır. Yapağısı kaba-karışık, ama parlaktır. Halı dokumada en çok tercih edilen yapağı tipidir! Yerel olarak melezleme çalışmalarında kullanılmıştır. Bunlardan başlıcaları;

Kıvırcık x Dağlıç = Kamakuyruk
Dağlıç x Kıvırcık = Pırlak

Melezleme çalışmalarından en önemlisi Eskişehir’de Rambouillet ırkı ile yapılan Ramlıç ırkının oluşumudur. Ramlıç; et-yapağı yönünden iyi bir ırktır.

Ortalama canlı ağırlıkları: 35-40 kg
Laktasyon süt verimi: 40-50 kg
Laktasyon süresi: 130-150 gün

Resim: Dağlıç Koyunu



İvesi: Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yaygın olarak görülmektedir. Vücut beyaz, baş, boyun ve ayaklar kahverengi veya kirli sarıdır. Çoğunlukla alnında beyaz leke vardır. Meme yüksek süt verimine uygundur. Yerli ırklar arasında en kaba yapağıya sahip olanıdır.

Ortalama canlı ağırlıkları: 45-55 kg
Laktasyon süt verimi: 120- 160 kg (200 kg’a kadar çıkabilir)
Laktasyon süresi: 170-200 gün

Resim: İvesi Koyunu



Karagül: Daha çok Afganistan, Rusya bölgelerinde görülür. Orjini Özbekistan’dır. Astragan denen kürk üretimi için kullanılır. Kuzular doğumda genellikle siyahtır, daha sonra renkleri griye döner. Yapağısı kaba-karışık tiptedir.

Resim: Karagül Koyunu



İNCE KUYRUKLU KOYUN IRKLARI
Kıvırcık: Trakya ve Marmara bölgesinde yaygın olarak yetiştiriciliği yapılmaktadır. Vücut, baş, ayaklar genellikle beyazdır. Kuyruk yağsız, uzun ve incedir. Et yağının kas-lif aralarında dağılmış olması ete lezzet verir.

Resim: Kıvırcık Koyunu



Ortalama canlı ağırlıkları: 40-42 kg
Laktasyon süt verimi: 60-90 kg
Laktasyon süresi: 140-180 gün

Karayaka: Karadeniz kıyı şeridinde yaygın olarak görülmektedir. En kaba-uzun yapağılı koyun ırkıdır. Süt verimi en düşük olan ırktır! Buna karşılık et kalitesi oldukça iyidir. Vücut küçük, beyaz renklidir. Başın üst tarafından alna doğru uzanan ‘kakül” şeklinde yün yumağı vardır.

Ortalama canlı ağırlıkları: 35-40 kg
Laktasyon süt verimi: 40-45 kg
Laktasyon süresi: 100-140 gün

Resim: Karayaka Koyunu



Karacabey Merinosu: Alman et merinosları ile Kıvırcık koyunlarının Karacabey harasında çevirme melezlemesi yoluyla melezlenmeleri sonucu oluşmuşlardır. Renk tamamen beyazdır. Renkli lekeler görülmez. Kuyruk yağsız, ince ve uzundur. Yaşama gücü yüksektir. Hemen tüm yıl kızgınlık gösterir. Kuzuların büyüme hızı yüksektir.

Ortalama canlı ağırlıkları: 60-100 kg
Laktasyon süt verimi: 75-85 kg
Laktasyon süresi: Ortalama 140 gün

Resim: Karacabey Merinosu



DİĞER KOYUN IRKLARI
Sakız: Marmara ve Ege sahil kıyı hattında yetiştiriciliği yapılır. Renk beyazdır. Göz, ağız, burun ucu, kulak ve ayaklarda siyah lekeler vardır. Kuyruğun dip kısmı üçgen biçiminde olup ince, uzun, yağsızdır. Bol süt verimine uygundur.

Ortalama canlı ağırlıkları: 40-45 kg
Laktasyon süt verimi: 120-180 kg
Laktasyon süresi: 160-180 gün

Resim: Sakız Koyunu



Malya: Alman et merinoslarının Akkaraman koyun ırkıyla birleştirme (kombinasyon) melezlemesi sonucu elde edilmiştir. Kuyruk yarım yağlı kuyruk yapısında olup baş kısmında geniş aşağıya doğru daralan bir yapı gösterir. Yapağı bakımından Akkaraman ırkından üstündür.

Ortalama canlı ağırlıkları: 80 kg
Laktasyon süt verimi: 35 kg
Laktasyon süresi: 90 gün

Resim: Malya Koyunu



Sönmez: Sönmez tipi elde etmek üzere Sakız koç ve Tahirova koyun melezlenmekte, elde edilen melez döller ikinci aşamada Tahirova koçlarıyla çiftleştirilmektedir. Bu şekilde oluşturulan tip, %25 Sakız, %75 Tahirova genotipi içermektedir. Bu tipin, Ege Bölgesi’nin sıcak ve kurak yaz koşullarına Tahirova tipinden daha çok uyum gösterdiği görülmüştür.

Ortalama canlı ağırlıkları: 80-100 kg
Laktasyon süt verimi: 350-400 kg
Laktasyon süresi: 185 gün

LOKAL IRKLAR:

Çine Çaparı, Güney Karaman, Nordus, Herik, Tuj, Pırlak, Ödemiş gibi ırklar yerel ırklar arasında sayılabilir.


Türkiye’de Bulunan Koyun Irkları İçin Tıklayın

HUBUBAT PİYASALARI TMO MÜDAHALE ALIM FİYATLARI VE POLİTİKALARI

14.07.2011


BASIN AÇIKLAMASI

HUBUBAT PİYASALARI
TMO MÜDAHALE ALIM FİYATLARI VE POLİTİKALARI



Değerli Basın Mensupları,

Buğday, arpa, mısır, çeltik, yulaf, çavdar gibi tarımsal ürünlerde piyasa mekanizmasının işletilmesi ve arz-talep-fiyat dengesinin sağlanması, Bakanlığım ilgili kuruluşu olan TMO'nun ana görevlerindendir. Bu doğrultuda TMO hem ulusal, hem de uluslararası piyasaları yakından izleyerek yurt içi piyasaların düzenlenmesine yönelik tedbirleri zamanında almaktadır.

2008 yılında 686 milyon ton, 2009 yılında 679 milyon ton olan dünya buğday üretimi 2010 yılında 650 milyon tona düşmüştür. Dünya üretiminde ortaya çıkan bu düşüşe bağlı olarak ve spekülatif piyasa hareketlerinin de etkisiyle geçtiğimiz yıl haziran ayından sonra fiyatlar artmaya başlamış, uluslararası piyasada % 100'leri aşan fiyat artışları meydana gelmiştir. Dünyanın en büyük üretici ve ihracatçısı konumundaki ABD'nin ekmeklik buğday ihracat fiyatı 1 Haziran 2010'da 191 Dolar/ton iken, Şubat 2011'de 389 Dolar/ton seviyelerine kadar yükselmiştir.

Söz konusu dönemde Dünya fiyatlarında yaşanan yüksek oranlı dalgalanmaların ülkemiz piyasalarını da etkilemeye başlaması üzerine, TMO tarafından piyasalara çok sayıda müdahalede bulunulmuştur. Bu sayede uluslararası piyasalarda fiyat artışlarının % 103'e ulaştığı dönemlerde, ülkemizdeki artış oranları maksimum % 32 seviyesinde tutulmuş olup, bugün için söz konusu fiyat artışı % 10 seviyesindedir.

2011 yılında dünya buğday üretiminin bir önceki yıla göre 16 milyon ton artışla 666 milyon ton seviyelerine ulaşacağı ve dünya fiyatlarının da daha makul seviyelerde gerçekleşeceği tahmin edilmektedir.

Ülkemizde de 2011 yılında sertifikalı tohum ve gübre kullanımındaki artışın yanında özellikle nisan, mayıs ve haziran aylarında alınan yağışların da etkisiyle verimde geçen yıla göre önemli bir artış gerçekleşmektedir. Verimdeki bu artışa bağlı olarak 2010 yılında 19,6 milyon ton olan buğday üretimimizin, 2011 yılında 21 milyon tonun üzerinde olması beklenmektedir.

Geçtiğimiz yıl müdahale alım ve satış fiyatları ile uygulanacak politikalar 2 Haziran'da açıklanmıştır. Bu yıl ise iklimsel nedenlerle hasatın daha geç başlaması ve ürünün serbest piyasada gerek üretici gerekse alıcıları tatmin eden fiyatlarla işlem görmesi nedeniyle bugüne kadar fiyat açıklanmasına ihtiyaç duyulmamıştır.

Bugün itibariyle Türkiye genelinde arpa hasatı % 68, buğday hasatı ise % 54 oranında tamamlanmıştır.

Hasatın başlamasıyla birlikte piyasalar yakından takip edilmiş olup, üreticinin hasatla birlikte karşı karşıya kalacağı depo ihtiyacı göz önünde bulundurularak 30 Mayıs 2011'de taahhütname karşılığı alımlara başlanmıştır. Yani ürününü hasat edip de depolama imkânı olmayan üreticilere TMO depoları tahsis edilmiştir. Bu sistemde üretici, ürününü TMO'ya teslim etmekte, müdahale fiyatı açıklandıktan sonra TMO'ya satabileceği gibi depo kira ücreti ödemeksizin geri çekebilmekte veya emanete çevirebilmektedir.

Bugüne kadar 130 bin tonu buğday, 233 bin tonu da arpa olmak üzere toplam 363 bin ton ürün, taahhütname karşılığı teslim alınmıştır.

Halen piyasalarda ekmeklik buğday gerek kalite, gerekse bölgelerine göre değişmekle birlikte ton başına en az 500 TL'den başlayan, arpa ise en az 410 TL'den başlayan fiyatlarla alınıp satılmaktadır.

Bugün geldiğimiz noktada müdahale fiyatlarının ve politikalarının açıklanması için gerekli piyasa koşulları oluşmuş bulunmaktadır. Politikalar ve fiyatlar aşağıdaki gibidir;

Her yıl alımlarda uyguladığımız fiziksel analiz yönteminin yanı sıra, bu yıl ilk kez AB alım kriterlerine de uygun olan kimyasal analiz yöntemi uygulanacaktır.
Bu amaçla 8,2 milyon Euro ödenmek suretiyle 300 adet kimyasal analiz cihazı satın alınarak ülke genelindeki tüm alım noktalarına dağıtılmıştır.

Bu suretle, fiyatlandırmada insan faktörü minimum seviyeye indirilerek alım hızı artırılacak,

Fiziksel analiz yanında kimyasal analize göre fiyatlandırma ve depolama yapılacak, alım dönemi sonunda satışlar başladığında tüccar ve sanayicinin, istediği protein oranında ürün bulabilmesi sağlanacak,

Protein oranı % 12'nin üzerinde olan buğdaya önceki yıllara göre % 1-3 arasında ilave fiyat verilecek, bu sayede üreticilerimiz daha kaliteli buğday üretimine teşvik edilecektir.

Müdahale alım fiyatı önceki yıllarda olduğu gibi kademeli olarak uygulanacaktır.

Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı üreticilerden, belgelerindeki miktarın tamamı satın alınacaktır.


Üreticilerden ürün satın aldığını belgeleyen tüccar ve sanayiciden, 1 Kasım'dan itibaren asgari 80 ton olmak kaydıyla alım yapılacaktır.
Ürün bedelleri 1 ay içerisinde üretici banka hesaplarına aktarılacaktır. Ancak, ürününü anlaşmalı bankalardan alınacak ürün kartı ile teslim eden üreticilere 1 ay yerine 15 gün içerisinde ödeme yapılacaktır.

Ürününü emanete bırakarak Makbuz Senedi alan üreticilere talepleri halinde ürün bedelinin % 30'u oranında avans ödenecektir.
Makbuz Senedine Dayalı Kredi Sistemi içerisinde; talep eden üretici, sanayici ve tüccarlara, anlaşmalı bankalarca kredi kullanım imkânı sağlanacaktır.
Ürününü emanete bırakıp bilahare geri çeken üreticilerden depo kira ücreti alınmayacaktır.
Değerli Basın Mensupları,



Alım fiyatları belirlenirken; üretim miktarı, geçtiğimiz yılın fiyatları, maliyetler, enflasyon oranı, refah payı ve üretimin sürdürülebilirliği gibi hususlar dikkate alınmıştır.

Buna göre;

2010 yılında 550 TL/Ton olarak açıklanmış olan müdahale alım fiyatı,



2011 yılında Anadolu Kırmızı Sert Ekmeklik Buğday için Ton başına;

Temmuz-Ağustos

Eylül

Ekim

Kasım

605

610

615

620

TL olarak belirlenmiştir.

Bu fiyatlar %11,5-12 protein içeren buğdaylar için belirlenmiş olup, bu yıl ilk kez uygulamaya konulan proteine dayalı alım sistemiyle yüksek protein içeren kaliteli buğdaylara daha yüksek fiyat verilecektir.

Örneğin; Temmuz-Ağustos dönemi için süne tahribatı oranı %1'in altında olup %12-12,5 protein içeren buğdaylar 611 TL/Ton, %12,5-13 protein içeren buğdaylar 617 TL/Ton, %13 ve yukarısı protein içeren buğdaylar ise 623 TL/Ton'dan satın alınacaktır.

Bu durumda, geçen yılın 550 TL/Ton'luk başlangıç fiyatına göre bu yıl kalitesine bağlı olarak %13,27'ye kadar fiyat artışı sağlanmış olmaktadır.

Diğer gruptaki buğdaylar ile arpa müdahale alım fiyatları da bu fiyatlar esas alınarak belirlenecektir.

Bu fiyatlara ilave olarak Bakanlığımızca geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi 2011 yılında da 50 TL/Ton'luk primin yanında gübre, mazot, sertifikalı tohumluk ve toprak analizi gibi destek ödemelerine devam edilecektir.

Temmuz ve Ağustos ayları için belirlenmiş olan 605 TL/Tonluk müdahale alım fiyatı, Bakanlığımızca verilen prim ve diğer destekler toplamı olan 115 TL/Ton ile birlikte 720 TL/Tona,

Eylül ayındaki 610 TL/Tonluk fiyat 725 TL/Tona,

Ekim ayındaki 615 TL/Tonluk fiyat 730 TL/Tona,

Kasım ayındaki 620 TL/Tonluk fiyat ise 735 TL/Tona yükselmektedir.

Açıklanan fiyatlar müdahale alım fiyatları olup üreticilerimizin ürününü piyasada değerlendirememesi halinde, TMO'ya yönelen ürünün tamamı satın alınacaktır.

TMO, bu amaçla kendisine yönelecek ürünün tamamını alacak şekilde hazırlıklarını tamamlamıştır.



Müdahale alım fiyatları yanında satış fiyatları da belirlenmiş olup satışlara 1 Kasım'da başlanacaktır.

Buna göre;

Anadolu Kırmızı Sert Buğday satış fiyatı 1 Kasım 2011'den itibaren 720 TL/Ton,

1 Aralık 2011'den itibaren ise 725 TL/Ton olarak belirlenmiştir.


Değerli Basın Mensupları,

Üreticilerimizin ürün tesliminde TMO işyerlerinde herhangi bir sıkıntı ile karşılaşmamaları için ÇKS bilgilerini güncellemeleri ve TMO'ca belirlenen bankalardan alacakları ürün kartı ile alım noktalarına gelmeleri gerekmektedir.

Ürün kartı ile ürününü getiren üreticiler, ürünlerini daha kısa sürede teslim edebilecek, bedellerini ise 1 ay yerine 15 gün içerisinde alabileceklerdir.



Değerli Basın Mensupları,

Kademeli müdahale alım fiyatları göz önünde bulundurulduğunda;

Üreticilerimizin ürünlerini, açıklanan fiyatların altında satmayarak gelişen piyasa şartlarına göre hareket etmeleri,
Sanayici ve mamul madde ihracatçılarımızın da hammadde temininde TMO satış fiyatlarını göz önünde bulundurmaları menfaatlerine olacaktır.

Bu vesile ile Yeni hasat döneminin Ülkemiz ve Milletimiz için hayırlı ve bereketli olmasını diliyorum.






MEHMET MEHDİ EKER

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı








EK: 1 Liste (Alım ve Satış Fiyatları)











2011/12 DÖNEMİ
TMO MÜDAHALE ALIM VE SATIŞ FİYATLARI

CİNSİ
MÜDAHALE ALIM FİYATI (TL/TON)
SATIŞ FİYATI (TL/TON)
TEMMUZAĞUSTOS
EYLÜL
EKİM
KASIM
KASIM
ARALIK
MAKARNALIK BUĞDAYLAR
MAKARNALIK BUĞDAY
640
645
650
655
760
765
DÜŞÜK VASIFLI MAKARNALIK BUĞDAY
520
525
530
535
615
620
EKMEKLİK BUĞDAYLAR
ANADOLU KIRMIZI SERT,
ANADOLU BEYAZ SERT BUĞDAYLAR
605
610
615
620
720
725
DİĞER KIRMIZI VE DİĞER BEYAZ BUĞDAYLAR
575
580
585
590
680
685
YEMLİK BUĞDAYLAR
500
505
510
515
590
600
ARPA-ÇAVDAR-TRİTİKALE-YULAF
455
460
465
470
540
545
ASGARİ ALIM (ARPA-ÇAVDAR-TRİTİKALE VE YULAF)
400
405
410
415
475
480






















Ürün bedelleri 1 ay içerisinde üretici banka hesaplarına aktarılacaktır. Ancak, ürününü anlaşmalı bankalardan alınacak ürün
kartı ile teslim eden üreticilere 1 ay yerine 15 gün içerisinde ödeme yapılacaktır.


Ürün Bedeli Ödemelerine Aracılık Edecek Bankalar :

1- Ziraat Bankası 7- Denizbank
2- Halk Bankası 8- TEB
3- Akbank 9- İş Bankası
4- Garanti Bankası 10- Finansbank
5- ING Bank 11- HSBC
6- Yapı Kredi Bankası 12- Albaraka Türk

22 Eylül 2011 Perşembe

KORUNGA TARIMI NASIL YAPILIR?

KORUNGA TARIMI NASIL YAPILIR?

Korunga, baklagillerden ve çok yıllık bir yem bitkisidir. Bitkinin kalınlaşmış bir ana kökü ve çok sayıda yan kökü bulunur. Bitki taç kısmından çok sayıda sap verir. Saplar 100-120 cm boylarındadır. Sap kesiti yuvarlaktır.

Taban kısmında içi boştur. Yukarı kısımlarda ise içi dolu olup üzeri tüylüdür. Yapraklar karşılıklı bileşiktir. Bir yaprak ekseninde karşılıklı olarak 7-15 çift yaprakçık vardır. Uzun yumurta şeklinde olan yaprakçılar, ince tüylerle kaplıdır. Yaprak ekseni daima yaprakçıkta biter. Çiçekleri yaprak koltuklarından çıkan sap üzerindedir. Pembe renkli ve salkım şeklindedir. Her salkımda 5-80 çiçek bulunur. Meyveler 5-8 mm boyunda, yarım daire şeklindedir. Tek tohumlu yassı bir bakladır. Meyve kabuğunun üzeri damarlı ve dişlidir, Tohumlar, böbrek şeklinde kirli sarı veya kahve renklidir. Bin dane ağırlığı 13-17 gr. arasında değişir.

Olgunlaşma sonunda meyve kabuğu açılmaz, meyve halinde ekilir. Korunga her iklimde yetişebilir. Fide dönemi dışında kuraklığa özellikle soğuğa dayanıklıdır. Korunga, geçirgen, kireçli, tınlı-kumlu toprakları sever. Yonca tarımına uygun olmayan kıraç, zayıf ve çakıllı topraklarda da korunga yetişir. Her türlü iklim ve toprak şartlarında ekim nöbetine sokularak zayıf ve kıraç alanları ıslah eder. Ekildiği sırada tohumlarına bakteri kültürü bulaştırılırsa, nodozite bakterileri sayesinde toprağa azot kazandırılır. Kurak bölgelerde ekim nöbetine dahil edilerek nadas bölgelerinin daraltılmasına yardımcı olur. Aynı zamanda kıraç ve erozyona açık yerlerde suni meraların kurulmasında karışıma giren önemli bir bitkidir.

Aynı zamanda korunga iyi bir arı merasıdır. Korunga tarımı yapılan yerlerde yerel arıcılık artırılabilir.Korunga, hayvanlara yeşil veya kuru olarak yedirilebilir. Yeşil yedirildiğinde şişkinlik yapmayan ve protein içeren değerli bir kaba yemdir. Biçimden sonra gelişmesi yavaştır. Kuru şartlar altında yıllık yağışı 300-400 mm olan yerlerde yılda bir biçim yapılır. İyi tesis edilmiş korungalıklarda gübreleme ve bakım yapılırsa kuru ot verimi 200-600 kg/da’dır. Tesis yılı dahil ekonomik olarak 3-5 yıl kuru ot üretimi yapılır.

KORUNGANIN YETİŞTİRİLMESİ
A) İKLİM İSTEKLERİ
Korunga her iklimde yetişebilen kurağa ve özellikle soğuğa çok dayanıklı bir baklagil yem bitkisidir. İlk yıl fide döneminde soğuğa karşı hassastır. İkinci yıldan sonra soğuktan zarar görmez. Donlara karşı dayanıklılığı yaşlandıkça artmaktadır. Kurak bir ortam istemesine karşın sıcaklık istekleri yoncadan daha azdır.
Doğu ve Güney Doğu ile İç Anadolunun soğuk ve kurak koşullarındaki ekim sistemine çok iyi uyan bir bitki olup böyle çevre koşullarında korunganın yerine yetişebilecek başka baklagil yem bitkisi yoktur. (Elçi, ekiz ve sancak 1996) Korunga ılıman iklim bölgelerinde de iyi gelişebilmektedir. Yıllık yağışı 300 mm olan bölgelerde başarıyla yetiştirilip biçip alınabilmektedir. Çiçeklenme döneminde iken bol ve sürekli yağmurlar ve uzun zaman devam eden bulutlu devreler nedeni ile bitkide tohum oluşmayabilir.

B) TOPRAK İSTEKLERİ
Korunga toprak istekleri bakımından kanaatkârdır. Toprak seçiciliği olmamakla beraber derin yapılı, geçirgen, gevşek, kuru ve kireçli, tınlı - kumlu toprakları sever. Yonca tarımına uygun olmayan zayıf ve çakıllı topraklarda korunga yetiştirilebilir. Hatta alt katlarında köklerin işlemesine imkan verecek çatlakların bulunması koşuluyla, taşlı kayalık arazide de tarımı yapılabilmektedir. Bu gibi kayalık yerlerin değerlendirilmesinde, kumlu arazide,kurak ve kireçli yerlerde korunga tarımı büyük önem taşımaktadır. Korunganın tuza dayanıklılığı zayıftır. Taban suyu yüksek, ağır, killi ve ıslak, kireçsiz, asiditesi yüksek topraklar korunga tarımına pek elverişli değildir.

C) TOPRAK HAZIRLIĞI
Korunga iyi hazırlanmış, keseksiz ve bastırılmış bir tohum yatağı istemektedir. Korunganın ilk yılkı gelişmesi ve rekabet gücünün çok zayıf olması ve tesis edilecek korungadan 3 - 4 yıl süreyle yararlanılacak olması nedeniyle tohum yatağının mutlaka yabancı bitkilerden temizlenmiş olması gerekir. Korunga hasadında kullanılan biçme ve balyalama makinaları zemine çok yakın mesafede çalıştırılmaktadır. Bu nedenle hasat kayıplarına ve alet hasarlanmalarına engel olmak için korunga tesis edilecek tarlanın düzgün ve tesviyeli olmasına dikkat edilmesi varsa taşların toplanıp tarladan uzaklaştırılması gereklidir. İşletmelerimizde korunga kıraç alanlarda ekilmekte, buğday ve arpa ile münavebeye sokulmaktadır. Tarladaki ön bitki hasat edildikten ve bitki artıkları kaldırıldıktan sonra tercihen güz aylarında yada ekim öncesi ilk baharda toprak tava gelince sürülür. Ekim öncesinde uygun ikileme aletleri kullanarak tohum yatağı hazırlanır, gerekirse tapan çekilerek zemin düzeltilmelidir.
Tohum yatağı hazırlanırken aşırı toprak işlemeden kaçınılmalıdır. Aksi takdirde her toprak işlemede toprak tavı kaçmakta çimlenme ve çıkış risk altına girmektedir. Fidelerin bir çoğu kurak yaz aylarına dayanamayıp ölmekte geri kalanlar sert kış şartlarına zayıf girmekte ve soğuktan zarar görmektedirler. Bu durum tesisin ömrünü ve verimini düşürmektedir.

D) EKİM
Korunganın her türlü iklim şartlarında en iyi ekim zamanı erken ilkbahardır. Ancak ılıman iklim bölgelerinde sonbaharda da ekilebilmektedir. Kıraç şartlarda tarımı yapıldığından, kuruya ekimden kaçınılmalı ekimde gecikilmemelidir. İlkbaharda uygun toprak tavı ve sıcaklığı yakalandığı anda korunga ekimi yapılarak, çimlenme ve çıkış sağlanmalı sonradan gelecek yağışlardan bitkinin faydalanıp kurak yaz aylarına kuvvetli girmesi temin edilmelidir. İşletmelerimizde korunga ekimi Accord tipi pinomatik mibzerlerle yapılmaktadır. Ekimde sıra arası mesafe 12.5 cm olarak tutulmakta, 2 - 5 cm derinliğe ekim yapılmaktadır. Ekimde 6 - 10 kg/da arasında değişmekle birlikte, ortalama 8 kg /da baklalı tohum kullanır. Ekimle birlikte toprağa 14 - 1 5 kg/da DAP gübresi verilir.
Ekimden önce korunga tohumlarının, havanın serbest azotunu korunga köklerinde nodoziteler oluşturarak toprağa bağlayan (rhizobium) bakteri kültürü ile aşılanması gereklidir. Aşılama işlemi direkt güneş ışığı olmayan yerlerde % 10 luk şekerli suyla hafifçe nemlendirildikten sonra yapılmalı, aşılanan tohum gölge bir yerde kurutulduktan sonra en geç 24 saat içinde ekilmelidir.
Ekimden sonra tohum yatağını sıkıştırmak ve taban tavını yukarı çıkarıp daha iyi bir çimlenme ve çıkış sağlamak ve kısmen de zemini düzeltmek için merdane veya silindir çekilmelidir. Korunga tohumları toprak sıcaklığı ve tavı uygun olduğunda 4 - 10 gün içinde çimlenerek fideler toprak üstüne çıkmaya başlar.

E) GÜBRELEME
Korungaya ekimle beraber 12 kg. DAP verilmesi verimi oldukça arttırır.2. yıldan sonra toprağa azot bağladığından dolayı gübre verilmez. Fakat topraktaki duruma göre her yıl sonbaharda dekara ortalama 10-15 kg. fosforlu gübre verilmelidir. Ancak toprak hazırlığında iyi yanmış çiftlik gübresi verilmesi uygundur.

F) BAKIM
İlk yıl fide gelişimi yavaştır. İlk gelişme döneminde hassas olması nedeniyle iyi bir gelişme sağlasa bile ilk yıl korunga tesisine kesinlikle hayvan sokmamalı ve çok iyi korunmalıdır. İkinci - üçüncü yıllarda ilkbaharda ota biçilecek korungalıklarda 3 - 5 kg/da saf N üzerinden üst gübreleme yapılması verimi artırmaktadır. İlk yıl aşırı otlanma olan yerlerde yabancı otların tohum bağlamalarına engel olabilmek için aktif çayır biçme makinaları kullanılarak korunga fidelerine zarar vermeyecek şekilde temizlik biçimi yapılabilir.

KORUNGA HASTALIKLARI
Bazı bölgelerde kök çürüklüğü, solgunluk ve fungusların yol açtığı gövde zararlanmaları görülmektedir Korunga hastalıklarına karşı alınacak kültürel tedbirler olarak, hasat edilen sahalarda balyalama işlemi yapıldıktan sonra balyaların çabuk kaldırılmasıdır. Aksi takdirde balya altındaki korungalarda havasızlığa bağlı olarak küflenme, çürüme ve ölmeler olmaktadır.

KORUNGA ZARARLILARI
Korunga kök boğaz kurtları (bombecia copiqera, sphenoptera carceli ve plaginotus floralis): Bu böcekler bitkinin ikinci ve üçünü yılında kökün orta kısmında açtığı tünellerden bitkinin kökünü içten yiyerek gelişmesini durdurmakta ve bitkinin ölmesine sebebiyet vermektedir. Zararı bu böceklerin larvaları yapmakta bir kökün içinde 3 - 4 larva bulunabilmektedir.
Korunga çiçek tomurcuğu zararlısı (Meligethes, acicularis, Bristan) Böcek korunganın çiçek tomurcuklarına üst kısmından girerek içerisindeki erkek ve dişi üreme organlarını yemek suretiyle zarar yapmakta, zarar gören tomurcuklar çiçek açmayıp bir süre sonra kuruyarak dökülmektedir.

KORUNGANIN KULLANIM ALANLARI
A) KURU OT ÜRETİMİ
Korunga daha çok kıraç şartlarda ot üretimi için yalnız yetiştirilmektedir.Ancak sulu şartlarda ve buğdaygil yem bitkileri ile karışık olarak ta ot için yetiştirilmektedir.Korunganın ot verimi toprak ve iklim şartlarına,bitkinin yaşına ve yetiştirme tekniğine bağlı olarak değişir.
Kıraç şartlarda ekildiğinde ilk yıl yeterli ot verimi alınamaz.Ancak bir sonraki yılın ilk baharında hızlı bir şekilde büyümeye başlar.

B) MÜNAVEBE BİTKİSİ OLARAK KULLANILMASI
Kıraç alanlarda yetişebilmesi,kökleri ile toprağın fiziksel özelliklerini düzeltmesi köklerinin katyon değiştirme kapasitelerinin yüksek olması,toprağa azot tespit etmesi nedeni ile korunga iyi bir ön bitkidir.Özellikle devamlı buğday ekilen ve iyice fakirleşen kıraç alanlarımız için çok uygun bir bitkidir.Bu amaç için kullanılırken erezyonu ve nadas alanlarını da azaltmaktadır.

C) BAL ÖZÜ BİTKİSİ OLARAK KULLANILMASI
Korunga çok iyi bir bal özü bitkisidir.Bunun sebeplerini şu şekilde sıralayabiliriz:
1-)Bol miktarda nektar hasıl etmesi,
2-)Korunganın bal özünün sakkaroz,glikoz ve fruktoz bakımından zengin olması,
3-)Çiçeklerinin göz alıcı renklerde ve büyük olması,
4-)Çiçek salkımlarının bitkinin üst kısımlarında bulunması nedeni ile arıların kolay ulaşabilmesi,
5-)Korunga çiçeklerinde fırlama(tripping)olayının olmamasıdır.

15 Haziran 2011 Çarşamba

Pet şişede ve konserve şişesinde asma yaprağı saklama medodu




Pet şişede ve konserve şişesinde asma yaprağı saklama medodu


1-Yapraklar el yapılarak toplanır. (El:Yapraklar muntazam şekli üstüne bir başka yaprak düzgün biçimde konulur,bir başka yaprak daha derken bu işlem 10-15 yaprak şeklinde tekrarlanır yaptığınız el ya da demette denilebilir 10 -15 yaprağı geçmemeli yoksa yapraklarda ısınma ile yanıklar oluşur.

2- Elde edilen yaprak elleri,üst üste gelmeyecek şekilde bir tepsiye **** bir örtü üstüne dizilerek bir gece hafif solması beklenir.(Bu işlem gevrek yaprakların şişelere doldurulması esnasında deformasyon olmamaları için.) Daha fazla bekletmeyin asma yaprağı naziktir telef olabilir.

Not:Yapraklar yıkanmamalı ve yaprak sapları salamuradaki kadar dipten kırılmasına yani uzun saplı olmasına gerek yok.

Konserve şişesi için:

Şişelerinizi hazırlıyorsunuz içlerini kuruluyorsunuz.Daha evvel hazırladığımız yaprak ellerini parlak kısımları şişenin dip kısmına bakacak şekilde üst üste sıkıştırarak şişeyi dolduruyorsunuz. (şişenin içinde hava kalmıyacak kadar dopdolu olmasına dikkat edin.)

Şişenin Kapağını kapatıp kapağı üzerine ters çevirip karanlık bir odada şişe içerisindeki yaprak renginin sarıya dönmesini bekliyoruz.

Yaprakların rengi sarıya dönünce şişenin kapağını hafifçe oynatıp içinde kalan havanın kaçmasını sağlıyoruz.Zaten siz kapağı oynatınca fıs diye bir ses duyarsınız şişeye yeni havanın girmesine izin vermeden kapağı sıkıca kapatıp şişeleri nihai yerlerine alabilirsiniz.

Pet şişe için:

İçtiğiniz kola,fanta,vb. içeceklerin şişelerini yıkayıp içinin kurumasını sağlıyorsunuz. Nemli olmamalı tamamen kuru olmalı buna dikkat edin.

2 veya 3 yaprağı üst üste koyup sarma yapar gibi kabaca katlıyoruz ve pet şişenin içine itina ile atıyoruz yaprakların solgun olması burada işe yarıyor katladığınız yapraklar açılmıyor.

Bu işlemi şişenin 5 te biri dolana kadar devam ettiriyoruz ve sahneye ucu sivri olmayan oklava geliyor. Oklava ile şişe içindeki yaprakları sıkıştırıyoruz bu işlemi şişe dolana kadar devam ettiriyoruz. Şişe tam dolu olmalı şişe içinde boşluk kalmadığına kanaat ettiğinizde kapağını kapayıp karanlık bir yerde yaprakların renginin sararmasını bekliyorsunuz. pet şişeyi ters koymak zordur düz de koyulabilir.

Yaprakların rengi sarıya dönünce kapağını hafifçe açarak içinde kalan havanın kaçmasını bekleyip şişeye yeni hava girmesini engelleyerek kapağını sıkıca kapatıyorsunuz. Şişelerinizi nihai yerlerine alabilirsiniz.

Not:2,5 litrelik pet şişeler tahmin ettiğinizden çok yaprak alıyor. 5 kişilik bir aileye iki kez sararsanız pet şişedeki yaprak ancak biter. Biz genelde 1 lt lik pet şişeleri tercih ediyoruz.Oklava ile sıkıştırırken yaprağın parçalanmamasına dikkat edin.

Konserve veya pet şişelerde sakladığınız asma yapraklarını sarma yapmak istediğinizde çok hafif haşlamak ya da kaynar suya bandırmak yeterli.

Biz bu saklama metodlarını yıllardır yapıyoruz.Bu yolla yaprağın kendine has lezzeti kaybolmuyor. Salamurada tuz yaprağın özünde ne varsa öldürüyor yıkıyorsunuz suda bekletiyorsunuz saman gibi oluyor. Şişede saklamak biraz zahmetli ama değiyor inanın.

Bir de ipe dizip kurutma var ama o çok zahmetli kuruyan yaprağın kırılmaması için geniş bir alan olmalı mesela kilerin bir köşesi. Apartman dairesinde oturanlar için en ideali şişede saklamak.

Geriye kışı bekleyip afiyetle yemek kaldı.Afiyet olsun.
Bu uygulama:Kastamonu/Tosya'da yapılmaktadır.


alıntıdır

13 Haziran 2011 Pazartesi

Alpha Rice Nedir?

AlphaRice Yeni Süper Yiyecek
Son günlerde mucize besin ve süper yiyecek olarak tanıtılan bir çok besine bir yenisi eklendi. Alpha Rice olarak tanıtılan bu pirinç çeşidi, sağlığı sürdürebilmek için gerekli olan maddeler ve antioksidanlar içermekte. Pirinçte bulunan sağlıklı kepek, diğer kepeklere karşı üstün bir durumda ve vucudun dengesi, kalp sağlığı için oldukça faydalı.
Yapılan çalışmalar Alpha rice’ta 100 değişik antioksidan ve mineral içeriyor. Bu pirincin kepeği, enerji ihtiyacını karşılıyor, doğal güç sağlıyor ve kilo kontrolünde yardımcı oluyor.

Alpha Rice bunların yanısıra fitosisterol, polisakaritler, sisterol, doğal lifler, vitamin E kompleksi ve B vitaminlerini içeriyor. Omega3 ve Omega6 bakımından oldukça zengin.
Antioksidanlar bilindiği üzere vücudumuzda dolaşan serbest radikallerle savaşan maddelerdir. Serbest radikaller günlük yaşantımızda maruz kaldığımız ve vücudumuza zarar veren çeşitli madde ve kimyasallardır. Bu serbest radikaller zamanından önce yaşlanma, vücut dengesinin bozulması ve hastalıklara yol açma gibi etkiler yapar. Alpha rice bu noktada bizi genç tutar, sağlığımızı korur ve besin ihtiyaçlarımızı karşılar.
Değişik deneylerle incelenen Alpha rice bir çok hastalıkta yarar sağlamış durumda. Romatizma, kalp damar rahatsızlıkları, çevresel kaynaklı sinir sistemi bozuklukları, yüksek kolesterol ve şeker hastalığı bunlardan sadece bazıları.. Doğal lif içeriği ile kilo kontrolünü, aşırı şişmanlığı engelleyerek bizi tok tutuyor. Ayrıca hem doğal hem de sağlıklı.
Alpha rice kullandığımız vitaminlerden çok daha sağlıklı. Besinlerin tümü vucudumuz için gerekli vitaminlerin tamamını aynı anda ya da ihtiyacımız olduğu kadar karşılayamaz. Bu nedenle vitamin içeren yapay kaynaklara başvururuz. Oysa Alpha riceta bu vitaminlerin tümü yeterli miktarda bulunmaktadır. Labaratuvarda üretilmiş vitaminlere gereksinimimizi ortadan kaldırır.
İlginizi Çekebilecek Diğer Yazılar:
Genç ve Formda olmanın en kolay yolu Maqui Berry
Rice Diyeti
Rice Diyeti 3. Hafta
Rice Diyeti – 2. Hafta
Rice Diyeti 4. Hafta

Kültür Mantarı Yetiştiriciliği



MANTAR YETİŞTİRİCİLİĞİ

1. Misel Üretimi:

Morfolojik bakımından Mantarlar diğer bitkilerden farklıdır. Üreme sistemleri de diğer bitkilere göre oldukça değişiktir. Tohumsuz bitkiler gibi sporlarıyla çoğalırlar Mantar sporları , türlerine göre askocarp veya basidiocarp denilen şapkalardaki ascusların içinde veya basidiumlar üzerinde oluşurlar. Doğal koşullarda bu sporlar uygun ortamlarda çimlenerek mantarın üremesini ve çoğalmasını sağlarlar, ancak Mantar yetiştiriciliğinde bu sporlar tohum gibi kullanılmazlar sporların besi ortamları üzerinde çimlendirilmesi veya doku kültürü ile elde edilen miseller tohumluk olarak kullanılır.

2. Kompost :

Bünyesinde Klorofil ihtiva etmediği için mantarlar kendi besinlerini yapamazlar. Besin maddelerini ortam içerisinde hazır olarak bulması gerekir. Bu nedenle mantarlar, bitkisel ve hayvansal atıkların organik ve inorganik parçalanma ürünlerinden yararlanırlar.

Mantarlar protein sentezi için gerekli olan amino asitleri kompost ortamından almak durumunda olduğu için bu amino asitlerin ortamda hazır olması gerekmektedir. Ayrıca mantarların protoplazma ve hücre zarı yapısı için pentoz, lignin ve pektin gibi karbon kaynaklarına da ihtiyaç vardır .

Organik ve inorganik materyallerin, mantarın kullanabileceği forma dönüşebilmesi , kompostlaşabilmesi için fermantasyon geçirmesi şarttır . fermantasyon yoğun bir mikro organizma aktivitesini ifade eder.

Kompost fermantasyonunun az veya fazla olması mantar verim ve kalitesini doğrudan etkilediği gibi bazen tam başarısızlık nedeni de olabilir.

Kültür mantarı yetiştiriciliği Başlangıçta at gübresinin kompostlaştırılması ile başlamıştır. Ancak at gübresinin her yerde ve yeteri miktarda bulunamaması yüzünden çeşitli çalışmalarla sentetik olarak kompost ve çeşitli organik atıkların at gübresi evsafına getirilmeye çalışılmaktadır.

Mantarın bileşimi kabaca %90 su ,%9 organik madde, %1 inorganik madde (kül) olarak özetlenebilir bu bileşimde C,H,O,N,P,K,S ve iz element olarak da Fe, Zn, Mn, Cu, Ca bulunmaktadır. Buna paralel olarak komposttun yapısına bakacak olursak , % 70 su, %20 organik madde, %10 kül olduğunu görürüz. Mantarın gelişmesi süresince, kompost bünyesindeki organik maddeler yavaş yavaş azalmakta, mantarın gelişmesi için gerekli besin ve enerjiyi sağlamaktadır.

Sentetik komposttun Ana maddesi olarak buğday,arpa,çeltik, yulaf,çavdar, mısır sap ve samanları ,çayır otları ve mısır koçanı gibi tarımın yan ürünleri kullanılır. Bünyesinde esas itibari ile selüloz ihtiva eden bu materyallerin zenginleştirilmesi ve fermantasyonun istenilen düzeyde gerçekleşebilmesi için buna ilave edilecek katkı maddeleri şu gruplardan oluşur.

1. Grup: %21 lik Amonyum sülfat

%26 lık Amonyum nitrat

%46 lık Üre

Yüksek nitrojen (azot) bu katkı maddelerinden 1 ton kuru maddeye 50 kg mı aşmayan miktarlarda ilave edilir eğer amonyum sülfat kullanılacaksa en az kendi miktarı kadar en çok 3 katı miktarında CaCO3 ilave edilerek asitliği dengelenir.

2.Grup : Kan unu %13 N.

Balık unu %10.5 N.

Bu katkı maddeleri 1 ton için 10-15 kg miktarında kullanılmalıdır daha yüksek dozlarda kullanılmamalıdır.

3.Grup: Malt atığı

Bira posası

Pamuk tohumu küspesi – unu

Soya küspesi – unu

Tavuk gübresi

Kepek

4.Grup: Şeker pancarı posası

Patates posası

Elma,üzüm v. b. gibi meyve posaları

Melas

Pamuk tohumu kabuğu

Bu grupta yer alan maddeler düşük azot ihtiva etmelerine karşın karbon hidrat muhtevaları oldukça yüksektir

5.Grup: İnek gübresi

Koyun gübresi

Domuz gübresi

Bu gübrelerin tavuk ve at gübresi kullanılmayan kombinasyonlarda karısıma dahil edilmesi önerilmektedir

6. Grup: Ot, yonca, üçgül samanı

Sentetik kompostlarda, başlangıç sıcaklığını yükseltmek ve karbon hidrat kalitesini artırmak için en fazla %20 oranında bu grup a giren materyaller kullanılır, böylece ayni zamanda mikrobial popülasyon da hızlı bir şekilde artmış olur.

7.Grup : Ca SO4 Alçı

Ca CO3

Mantarın bünyesinde çok az Ca bulunmasına rağmen kalsiyumun kompost içerisindeki muhteviyatı çok önemlidir. Zira mantar tarafından çıkarılan oksalik asitin nötrlenmesi , dengelenmesi kalsiyumun tampon görevi sayesinde olmakta ,ancak bu sayede düzenli ürün alına bilinmektedir. Özellikle amonyum sülfat kullanıldığında karışıma ilave edilecek olan CaCO3 kompost asitliğini regüle eder.Amonyum sülfat kullanılmadığı durumlarda ton başına en az 25 kg alçı ilave edilmesi gerekir.

Kompost un Fermantasyonu:

Kompostlaştırma, açıkta , aerobik fermantasyon dediğimiz, oksijen tüketen mikroorganizmaların organik maddeleri parçalaması ile oluşur. Bu mikroorganizmaların çalışması için su ve oksijene ihtiyaçları vardır. Bu nedenle kompostlaştırılacak materyalde nem ve oksijenin yeterli düzeyde olması gereklidir.

Kompostlaştırma işlemine başlamadan 3-4 gün önceden ham madde iyice ıslatılarak istenilen nem düzeyine getirilir ıslatma esnasında ham maddelerin zaman zaman karıştırılması homojen bir ıslatmayı sağlama açısından önemlidir.

Islatmadan sonra azot ve karbon kaynaklı aktivitörler karıştırılarak yığın yapılır. Yapılan yığın belli yükseklikte ve genişlikte olmalıdır aşırı yüksek yığınlar aşırı ısınma nedenidir. Mikroorganizma aktivitesinin artmasıyla birlikte ve belirli bir süre sonra yığın içerisindeki oksijende azalma olacaktır , bu nedenle yığın belirli sürelerde aktarılarak havalandırılır. Aksi halde yığının iç kısmındaki mikroorganizmalar havasız kalacaklardır.

Kompost içerisindeki oksijen, mikroorganizma faaliyetine göre 48 –96 saat içerisinde tüketilir . bunun için mikroorganizma faaliyetinin az olduğu ilk karıştırma ile 1. aktarma arasında geçen süre uzun tutulur.

Kompost yığınının nemi kompostlaştırmayı etkiler. Nemin istenmeyen ölçüde yüksek olması oksijenin kompost yığınının içerilerine kadar girmesini güçleştirir. Bu durumda kompost içerisinde havasız şartlarda yaşayabilen (anaerob) bakteriler çoğalacağından kompost a ekşimsi bir koku hakim olur bu durum , kompost ta geliştirmek istediğimiz kültür mantarı miseli üzerinde toksik bir etki yaratır. Kompost neminin fazlalığında olduğu gibi eksikliği de kompostlaştırmada başlı başına başarısızlık nedenidir. Çünkü nemin yetersiz düzeyde olması, mikroorganizmaların faaliyete geçmesini engeller.

Kompost formülleri:

Mantar üretimi amacıyla her türlü organik atıklar kullanıla bilinirse de ana madde olarak buğday ,çavdar, arpa sap ve samanı, mısır sapı ve koçanları,çayır otları ile bu ana materyali fermantasyona sokabilmek için at, tavuk, koyun ve keçi gübreleri , buğday kepeği, pamuk, soya, ayçiçeği, susam küspe ve unları, zeytinyağı fabrikası atıkları, inorganik azot kaynağı olarak amonyum nitrat,amonyum sülfat, üre gibi ticari gübreler ve karbonhidrat ca zengin şeker pancarı melası, bira melası , üzüm cibresi, gibi katkı maddeleri bu amaçla değerlendirile bilinir. Ayni gurupta yer alan materyallerin biri diğerini ikame edebilir. Bu nedenle şüphesiz hepsini ayni anda kullanmak gerekmez. Bu amaçla kullanacağımız materyalleri seçerken işletme ekonomisi ve açısından en kolay ve ucuza temin edilenine yönelmek gerekir.

Örnek olarak bol ve taze at gübresi bulunan bir bölgede at gübresini temel alan bir kompost hazırlana bilinir. Burada atın dışkısı ile beraber altlık olarak kullanılıp idrar ile iyice ıslanmış olan hububat sapları da değerlendirilir. Bu materyal kompostlaştırma aşamasında%30-40 ve pastörizasyon aşamasında %20 kuru madde kaybına uğrar.

Basit bir kompost

Tavuk gübresi(1000Kg)+Sap-saman (1000 Kg)+Alçı (60Kg)+Su(3000-5000litre)=Kompost(2,5-3ton

Değişik kompost formülleri

1.formül
2.formül
3.formül

At gübresi : 1000 kg At gübresi : 1000kg At gübresi : 1000kg
Tavuk gübresi : 150 kg Tavuk gübresi : 150kg Tavuk gübresi : 150 kğ
Buğday kepeği : 25 kg Pamuk tohumu küspesi: 30 kg Malt çimi : 50 kg
Amonyum nitrat : 3 kg Alçı : 30 kg Alçı : 20 kg
Üre : 1, 5 kg
Alçı : 40 kg



Taze ve bol at gübresinin temin edilemediği yerlerde kompost tamamen tarımsal kaynaklı atıklar kullanılarak sentetik olarak hazırlana bilinir. Uygulama alanı bulunan bazı sentetik kompost formülleri aşağıda verilmiştir


1.formül
2.formül
3.formül

Buğday sap : 1000 kg Buğday sapı :1000 kg Buğday sapı :1000 kg

Buğday kepeği : 140 kg
Ayçiçeği küspesi : 100 kg Tavuk gübresi : 500 kg
Melas : 40kg Amonyum sülfat : 50 kg A.Nitrat : 20 kg
Amonyum nitrat : 23 kg Mozaik tozu(CaCo3) : 25 kg Kepek : 100 kg
Üre : 13 kg Alçı : 30kg Alçı : 60 kg
Alçı : 40kg

Uygulanacak kompost formülleri ve işletmenin bünyesine göre kompost yapım akışı ve süresi pek fazla değişmemektedir. Bu klasik kompost yapım süresini kısaltan ve ‘’ kısa kompost yapma veya hızlı kompost yapma ‘’ gibi başka yöntemlerde geliştirilmiştir bu yöntemde süre çok kısalmakta ve kompost u oluşturan formüllerde oldukça farklılık arz etmektedir.

Kompost yapımı sırasında meydana gelebilecek aksaklıklar ve alına bilinecek önlemler:

1- Kompost sıcaklığı fermantasyonda 60-70 C ye kadar yükselmiyorsa:

a-Aktivitör maddeler yeterli düzeyde değildir. Kompost formülü yeniden kontrol edilerek azot içeriğine bakılır, karbon hidrat ca zengin melas veya üzüm cibresi ilave edilir

b- dış hava sıcaklığı çok düşük ise yığının üzeri örtülür.

c- yığın gevşek ise sıkıştırılır.

d- yığın yüksekliği az ise yükseltilir.

e- yığında fazla nem varsa hemen havalandırılır.

2- Yığın da amonyak gazı oluşmuyorsa:

azot kaynağı olan aktivitör madde ilavesi yapılır.

3- Kompost un ekşi kokması halinde:

a- yığın nemi fazladır. Havalandırılır

b- aktarma aralıkları uzundur, aktarma aralıkları kısaltılır

c- yığın çok fazla sıkışıktır. Kabartılır.

4- fermantasyon her yerde eşit olmuyorsa:

a- katkı maddeleri homojen dağıtılmamıştır.

b- Aktarmalarda yığının dış kısmı devamlı dış da iç kısmı devamlı içte kaldığını gösterir (aktarma esnasında yığının dış kısmı içe iç kısmı dışa gelmesine dikkat edilmelidir.)

5- kompost yağlı görünüşte ise:

a- Yığına yeteri kadar alçı karıştırılmadığı,

b- Formüldeki bir maddenin eksik olduğu akla gelir

6- Kompost neminin fazla olması ,gereğinden fazla, komposttun kuru kalması gereğinden az su verildiğini gösterir.

7- Pastörizasyondan önce komposttun sarı renkli ve parlak görünüşlü olması, fermantasyonun kısa olduğunu gösterir. Süre uzatılır.

8- Pastörizasyon öncesi kompost ufalanmış görünüyorsa, fermantasyon istenilenden uzun sürmüş demektir



Pastörize aşamasına gelmiş iyi bir kompost şu özellikleri taşımalıdır: - Homojen bir yapıda olmalıdır

* - Kahverengi renkli (siyah ve sarı değil) ve üzerinde beyaz lekeler mevcut olmalıdır.

* - Kolay parçalana bilinir olmalıdır.(iki el arasında zorlanmadan parçalana bilinmelidir)

* - Nem oranı %70-75 olmalı (avuç içerisinde sıkıldığında su belirmeli )

* - PH 8-8,5 arasında olmalı

- Azot miktarı at gübresinden yapılan kompostlarda %1,7-2,0 sentetik kompostlarda %1,8-2,2arasında bulunmalıdır.

5 Mayıs 2011 Perşembe

Atıklarımızı nasıl değerlendirebiliriz?

Atıklarımızın bazılarını doğaya ve ekonomiye nasıl kazandırabileceğimizi bun konu altında paylaşarak bilgilerimizi çoğaltabiliriz. Ben artık malzemeleri değerlendirmeyi çok seven bir insanım.

şimdi ben uzun zamandır yaptığım bir atık değerlendirme yönteminden bahsedeceğim. Yabancı dilde bir siteden öğrendim.

Evde yiyecek artıklarını nasıl gübreye dönüştürebiliriz. Tekrardan doğaya dönüşümünü sağlayabiliriz. Efendim öncelikle mutfağımızda bulunan taze sebze ve meyve çöplerini kullandığımız normal çöpün yanında büyük bir poşette biriktiriyoruz. ( pişmiş yiyecekleri kesinlikle koymuyoruz!!!) Ardından daha büyükçe bir poşet ya da çuval buluyoruz. Çuvalın içine hangisini bulursanız bulabilirsek kül, talaş ya da kuru gazel ile birlikte artıklarımızı karıştırıyoruz. Çuvalımızı tamamen yere sıfır olacak şekilde toprağı eşiyoruz. Çuvalımızın yanlarından 20-30 tane delik deliyoruz. Toprağa gömüyoruz. Bir buçuk ay sonra organik gübremiz hazır hale geliyor. Bitkilerinize verebilirsiniz.

27 Nisan 2011 Çarşamba

TAVUK YEMİ NASIL YAPILIR?





HAMMADDE:

Yem üretim tesisinde sığır ve kanatlı olmak üzere iki çeşit hayvan için üretim yapılacaktır. Kanatlılar için tavuk ve civciv yemi, sığırlar için ise sığır süt yemi ve sığır besi yemi üretilecektir. Ayrıca sığırlar için granül sığır besi yemi ve granül sığır süt yemi de üretilecektir.
Söz konusu yemler için kullanılacak hammadde çeşitleri ve oranları aşağıda verilmiştir:






1. Tavuk Yemi: Oran: 

Kırık buğday %40
Ayçiçeği %20
Mısır %20

Fulfet (yağlı soya) %7,5
Soya tohumu küspesi %7,5
Mermer tozu %2
Tuz %3


2. Civciv Yemi: Oran:

Kırık buğday %25
Ayçiçeği %20
Mısır %20
Fulfet (yağlı soya) %15
Soya tohumu küspesi %15
Mermer tozu %2
Tuz %3


3. Sığır Süt Yemi Oran:

Kırık buğday %20
Arpa %20
Mısır %15
Kepek %20
Pamuk tohumu küspesi %20
Mermer tozu %2
Tuz %3

4. Sığır Besi Yemi Oran:

Kırık buğday %30
Arpa %30
Mısır %15
Kepek %10
Pamuk tohumu küspesi %10
Mermer tozu %2
Tuz %3



Ayrıca ilgili ürünler için aşağıdaki katkı maddeleri kullanılacaktır:

1. Kanatlı Yemleri İçin Oran:
Lisin %0,09
Methyonin %0,18
Soda %0,17
Civciv premixi (sadece civciv yemine) %0,32 Tavuk premixi (sadece tavuk yemine) %0,20 
Toksin bağlayıcı %0,14
DCP (sadece tavuk yemine) %0,12
Robiform %0,20 
2. Sığır yemleri için Oran:
Bentonit %0,30
Sütlü vanilya aroması %0,14



KARANFİL ÇİĞNEMENİN BİLMEDİĞİNİZ FAYDALARI

1 Mart 2011 Salı

Bağcılık Tarım Takvimi


OCAK

- Yeni bağ tesisi yapılacak yerlere kirizma yapılır. Dikim çukurları açılır.
- Çeliklerdeki mantari hastalıklara karşı , bordo bulamacı (%2'lik)ile mücadele edilir. Bu uygulama , gözlerin bir hafta kadar geç uyanmasını da sağlar.
- Amerikan asma anaçlıklarında;budama ve çelik hazırlama işlemleri sürdürülür.
- Köklü asma fidanı sökümü yapılır.
- Ilıman bölgelerde , hava koşullarının uygun olduğu zamanlarda açılan çukurlara asma dikimi yapılır.
- İklim elverişli olduğu takdirde , kış budamalarına devam edilir. Don ve kırağı düşen yerlerde, yalnız aralama yapılması, budamanın çubuklar üzerindeki gözler kabardıktan sonra yapılması gerekir.
- Bağlar budandıktan sonra , phoma hastalığına karşı mücadele yapılır.
- Sonbaharda çiftlik gübresi verilmeyen bağlara, çiftlik gübresi verilir.

ŞUBAT

- Bağlarda kış budamasına devam edilir.
- Anaçlıklarda asma çeliği kesimine devam edilir ve kesilen çelikler kum içine ters olarak bütünüyle katlanır.
- Uygun havada fidan dikimi yapılır.
- Ay sonunda birinci kış ilaçlaması yapılır.
- Toprak işlemesi yapılır, gübreleme ve uygun bir tarımsal kireç ile kireçleme yapılır.

MART

- Bağlarda budama bitirilir.
- Bağ tesisi için fidan dikimi yapılır.
- Anaçlıklardan alınan asma çelikleri , köklendirilmek üzere, hazırlanan yerlere dikilir.
- Gübreleme yapılmamışsa bu ayda yapılır.
- Yarma ve dilcikli ingiliz aşısı yapımına başlanır.
- Geçen ay yapılamayan birinci kış ilaçlaması bu ay yapılmalıdır.
- Çırpı toplama , yüksek sistemde direk dikimi, tel çekme ve germe işleri yapılır.
- Sürgün bağlama, dikim , sürüm, gübreleme yapılır.
- Uyanmaya başlayan bağlarda sürgünler bir karış olunca bordo bulamacı atılır. Hemen arkasından, kükürt atılmalı;yağışlı havalarda kükürt atımı tekrarlanmalıdır. İlaçlamalar 15-20 gün ara ile yenilenir.
- Göz kurdu ve maymuncuğa karşı mücadele edilir. Maymuncuk böcekleri omcalara çıktıklarında , omca çevreleri Dursban-4, Korban-4,Korvin-5 Wp ilaçlarından biri ile ilaçlanır.

NİSAN

- Toprak işlemi bitirilir.
- Aşılama ayın ortasında sonuçlandırılır.
- Bağlar ,bağ göz kurtlarına karşı ilaçlanır. Dursban-4 veya Korban-4 kullanmakla, göz kurtlarının yanında maymuncuk,thirips, çadır tırtılı , dürmece, boynu eğri ve sigara böceğine karşı da önlem alınmış olur.
- Sürgün kurumasına karşı da ilk yaz ilaçlaması yapılır.

MAYIS

- Yeni tesislerde yeşil sürgün budaması yapılır. Kültürel tedbirler sürdürülür.
- Küllemeye karşı, kükürtlü mücadele yapılır.(Dekara 3 kg. kükürt atılır. Birinci kükürt atma , sürgünler 15-20 cm olunca , ikinci kükürt ise, mutlaka çiçeklenmeden sonra yapılmalıdır. Bağlara kükürt atmakla, bağlarda Eriophys akarının da yaprakları deforme etmesi, çukurcuklar ve kabarcıklar meydana getirmesini önler.)
- Bağ mildiyösüne (Pronos) karşı bakırlı ilaçlarla ilaçlama yapılır.
- Salkım güvesi, maymuncuk ve sigara böceğine karşı, nisan ayında kullanılan ilaçlarla mücadeleye devam edilir.

HAZİRAN

- Yabancı ot mücadelesi yapılır.
- Aşıların bakım ve kontrolleri yapılır.
- Bağ mildiyösüne karşı ikinci ilaçlama , bakırlı ilaçlarla yapılır.
- Küllemeye karşı kükürtleme yapılır. Salkım güvesine karşı, mayıs ayında kullanılan ilaçlarla, zararlıların durumuna göre mücadeleye devam edilir.

TEMMUZ

- Ot alma ve sulama işlerine devam edilir.
- Yüksek terbiye sisteminde kurulmuş bağlarda, asmalar tele yatırılır.
- Filiz alma yapılır.
- Salkım güvesine karşı üçüncü ilaçlama yapılır. Hektavin toz veya Hektavin 50 W.P. ile ilaçlama yapılır. Her iki ilaç da mildiyö için kullanılacak ilaçlarla karıştırılıp uygulanabilir.

AĞUSTOS

- Yeni kurulan bağlarda yabancı otlarla mücadele ve sulama yapılır.
- Erkenci çeşitlerde üzüm hasadına başlanır.
- Bu ayda üzümler olgunlaşmaya başlar. Salkım güvesi ile sumak halindeki salkımlardan, neferiye aşamasındaki küçücük üzüm salkımlarına kadar , hemen her aşamada zararlı olur. Hasat söz konusu olduğu için, kalıcı etkisi olmayan Hektavin 50 veya Hekthion 25 W.P. kullanılabilir.
- Olgun danelere üşüşen, içini boşaltan sarıca arıların zararı oldukça fazladır. Bazen omcada işe yarar tek salkım bırakmazlar. Bağ çevresinde, taş kovukları veya duvarlardaki deliklerde sarıca arı petekleri vardır. buralara ilaç tozutmak ve delikleri sıvamak gerekir. Hasattan bir hafta evveline kadar, Hekthion W.P. kullanılabilir.

EYLÜL

- Yabancı ot mücadelesi yapılır.
- Salıkım güvesi mücadelesi yapılır. Müşküle çeşidine (Hehtavin 50, Hekthion W.P. Phosvel Triazinphos Phossalone EM) ilaçlarından biri, tarifinde belirtilen miktarlarda kullanılır.
- Üzüm hasadı yapılır.

EKİM

- Üzüm hasadına devam edilir.
- Hasadı tamamlanan bağlarda toprak işlemesi ile birlikte, çiftlik gübresi uygulamasına başlanır.

KASIM

- Çiftlik gübresi tatbikatı ve toprak işlemesi yapılır.
- Aralama işine başlanır. Yaprakları yarı yarıya sararıp düşmeye başlayan bağlarda aralama yapılır. Aralama, budamanın ilk işidir. Aralama ile, asma üzerinde oduna kaçmış ve uzamış dallar kesilir. Esas budama daha sonraya bırakılır. Bu suretle, asmanın daha geç uyanması ve ilkbaharın tehlikeli donlarını atlatması sağlanmış olur. Don tehlikesi olmayan yerlerde, aralama ve budama aynı anda yapılabilir.
- Yeni bağ tesis edecek yerlerde kirizma yapılır.
- Kışın sert geçtiği yerlerdeki bağlarda, söküm ve hendekleme yapılır.
- Müşküle üzümü ince plastik torbalar içerisine alınarak, asma üzerinde muhafaza edilir.


ARALIK

- Kış budaması yapılır.
- Asma söküm işleri ile, boylarına ayırıp, hendekleme işlerine devam edilir.
- Nüvelik bağ tesisi için açılan çukurlara dikim yapılır.
- Toprak tavlı olduğundan, sürüm ve çiftlik gübresi uygulaması yapılabilir.
- Boş zamanlarda, bağ yollarına çakıl dökülür.
- Kış ilaçlamasına, sahil kesimlerinde ay sonunda başlanabilir.

Bağ Yetiştiriciliği Hakkında

Toprak İsteği

Asma kökleri derine giden bir bitkidir. Bu yüzden yumuşak dokulu topraklardan hoşlanır. Bağlar yazları kurak veya az yağışlı yerlerde en iyi geliştiğinden bağ toprağının derin ve su tutma kapasitesinin yüksek olması istenir. Toprak yapısı fidan köklerin gelişmesine müsait olduktan sonra fakir topraklarda bile yetişir. Yerli asmalar kendi kökleri üzerinde yetiştirildiğinde topraktaki kirece oldukça fazla tolerans gösterirler. Fakat, Amerikan asma anacı kullanılması gerekirse, toprak seçimine dikkat edilmesi gerekir.

Bölgemizde, su geçirir olmak şartıyla killi topraklar çok verimli ve bağcılığa elverişli topraklardır. Tinli topraklar ise, kalite bağcılığı bakımından orta derecede, fakat kantite bağcılığı için besin maddelerince zengin topraklardır.

  Kalkerli topraklar şaraplık kırmızı üzüm çeşitlerinin sevdiği topraklardır. Ancak bazı Amerikan asma anaçları yetişmez. Humuslu toprakların bağcılık açısından önemi olmamasına rağmen iyi bir bağ toprağında % 5-10 humusun bulunması arzu edilir.

Toprak Hazırlığı

Bağ yeri seçildikten sonra toprağın hazırlanması işlemine geçilir. Arazide varsa, büyük kayalar, ağaçlar ve çalılar temizlenir. Omcaları muntazam ve düzgün dikebilmek için tümsekler düzeltilir, çukurlar doldurularak toprak tesviyesi yapılır. Fazla su tutan yerlerde drenaj için önlemler alınır.

 Asmanın ekonomik ömrü bakım koşullarına göre değişmekle birlikte 40 yılın üzerindedir. Bu nedenle ömrü bitinceye dek fidanın dikildiği yerde kalacağından, tesisinde çok titiz davranılmalıdır. İyi hazırlanmayan bir yere tesis edilen bağ iyi gelişemez, ömrü kısa, verimi az olur ve hastalıklara daha kolay yakalanır.

Yeni kurulacak bağ yeri, hiç işlenmemiş bir toprak üzerinde olacaksa alan iyi bir şekilde işlenmelidir. Eğer eski bir bağ alanı ise toprağı bir kaç yıl dinlendirilerek bol yeşil gübre ile gübrelenmelidir.

Asmanın iyi büyüyebilmesi, köklerinin derine gitmesi, toprak içinde iyi gelişmesine bağlıdır. Gelişme toprak yapısı ile ilgilidir. Tınlı kumlu topraklarda kökler çok derine gider. Sert yapı gösteren topraklarda köklerin derine gitmesi sınırlıdır. Bu tip toprakların krizma yapılmasi şarttır. Bilhassa yeni bağcılıkta krizma işine daha çok önem vermek lazımdır. Çünkü yeni bağcılıkta kullanılan Amerikan asma anaçlarının kökleri, çok kuvvetli ve süratli büyüdüklerinden toprağın gevşek ve süzek olması lazımdır. Asmaların gelişmemesi ve bazı bağların zamanından önce kuruması, krizmanın yapılmaması veya yüzlek yapılmasından ileri gelmektedir.

Krizma, bağ toprağının en az 40 cm derinlikte işlenmesidir. Bu işlem günümüzde krizma pullukları ile yapılmaktadır. Krizma pullukları, beygir gücü yüksek traktörlerle çekilir ve toprak 40-50 cm derinlikte işlenir. Krizmanın yapılma zamanı sonbahar mevsimidir. Krizma erken yapılmalı ve krizmanın bitimi ile asma fidanı dikimi arasında en az 6-8 haftalık bir zaman olmalıdır.

Dikim

Sonbaharda krizma yapılmış arazi ilkbaharda düzeltildikten sonra, hayvan veya makina gücü ile işlenebilecek aralık ve uzunlukta çukurlar açılır. Bölgemiz iklimi sıcak olduğundan güneş zararlarını azaltmak için sıralamanın doğu-batı yönünde yapılması, meyilli arazilerde dik olması gerekir. Şimdiye kadar yapılan denemeler yeni tesis edilecek bağlarda sıra üzerinin 1,5-2 m. sıra arasının 2,5-3 m. olması gerektiğini ortaya koymuştur.

İşaretlenmiş yerlere iki kürek derinliğinde, bir kürek genişliğinde çukur açılır. Çukur açmanın makina ile yapılması daha avantajlıdır. Çukurların dip kısmına yanmış çiftlik gübresi, ince toprakla karıştırılarak konmalıdır. Dikim için fidanda budama yapılır. Yan ve boğaz kökleri tamamiyle, dip kökler ise 10 cm üzerinden çepeçevre kesilir. Oluşmuş sürgünlerin en kuvvetlisi bırakılır. Budaması yapılan köklü çubuk veya aşılı köklü topraklı fidan, açılan çukurun tam ortasına gelecek şekilde konur, fidanın gövde kısmının en az 10-15 cm.i toprak üzerinde kalacak şekilde açılan çukurlara 10-15 cm kalınlığında toprak atıldıktan sonra fidan hava almayacak şekilde sıkıştırılmalıdır. Daha sonra can suyu verilir ve fidanın yerini belli etmek için yanına bir herek dikilir.


 Fidan Dikimi yapılırken kısır çeşitler (morfolojik erdişi, fizyolojik dişi) saf olarak dikilmemelidir. Çünkü bu çeşitlerin polen tozlarının döllenme yeteneği yoktur. Bunun için dikim planı sekiz omcaya bir babalık veya iki sıraya bir dölleyici dikmek suretiyle yapılmalıdır.


 Yalnız babalık olarak kullanılan çeşitlerin çiçek açma tarihleri döllenecek çeşitle aynı tarihe denk gelmelidir.

Bağcılıkta standart dikim şekilleri vardır. Bunlar;

a. Kare dikim: İnsan gücü ile toprağı işlenen, zayıf, toprağa dikilmiş ve kısa budama isteyen çeşitlerde uygulanır. Bu şekilde dikimlerde mesafe 1-2 m. dir.

b. Dikdörtgen dikim: Yüksek terbiye sistemleri ile kurulmuş bağlara verilen şekildir. Bu şekilde bağların işlenmesi hayvan veya makina gücü ile yapılır. Sıra üzeri dar, sıra araları ise geniş tutulur. Sıra üzerlerinin araları 1-2 m, sıra araları ise 2-3 m arasında değişir.

c. Üçgen dikim: Bu dikimde her üç kenar birbirine eşittir. Altı omca birleştirilince bir heksagonal şekil oluşur zor bir dikim şeklidir. Daha çok küçük işletmelerde uygulanır.

Gübreleme

Doğru, dengeli ve zamanında yapılan gübreleme bağcılıkta ürün miktarını ve kalitesini artırmakta ve bağların hastalık, zararlı , dona karşı dirençlerini de yükseltmektedir. Bu sebepten bağlarda iyi gelişmeyi sağlamak ve yeterli ürün alabilmek için topraktan kaldırılan besin maddelerini yeniden toprağa ilave etmek gereklidir.

Genelde bağlar organik maddece fakir olan topraklarda tesis edilmektedir. Bu nedenle bağlar için çiftlik gübresinin önemi daha fazladır. Ancak, çiftlik gübresi asmanın tüm besin elementleri ihtiyacını karşılamayacağı için ticari gübreler de kullanılmalıdır.

Bağlara verilecek gübre miktarının tesbiti çok fazla faktöre bağlı olan ve önceden bazı tahlilleri gerektiren bir işlemdir. Her bölgede hatta her bağda ihtiyaç duyulan mineral ve organik madde miktarını ayrı ayrı tesbit etmek daha sonra buna göre gübreleme yapmak en isabetli yoldur. Bizim bölgemiz için tavsiye edilen gübre miktarı saf madde olarak kuru koşullarda yerli bağ için 10 kg/da azot, 8 kg/da fosfor, sulu koşullarda kültür bağ için ise 14 kg/da azot, 9 kg/da fosfordur.

Çiftlik gübresi ile fosforlu gübreler sonbahar toprak işlemesi sırasında sıralar arasına verilerek toprakla karışması sağlanır. Azotlu gübrenin ise bağlara en uygun verilme zamanı ilkbaharda ilk toprak işlemesinden hemen önce şubat-mart aylarıdır. Arzu edilirse azotlu gübrenin ikinci yarısı nisan-mayıs aylarında da verilebilir.

Sulama

  Bağların sulanması konusu, özellikle yurdumuzda sulama sistemlerinin giderek yaygınlaşması nedeniyle önem kazanmaktadır. Asmanın büyüyüp gelişmesi için topraktaki su miktarının daimi solma noktasının üstünde olması gerekir.


 Asmanın hızlı gelişme devresi olan mayıs-haziran ayları ile salkımların ben düşme zamanında (Temmuz ) kök bölgesinde yeterli su bulunmadığı hallerde omcaların gelişmesi yavaşlar, yapraklar pörsür ve renkleri solar.

Salkımlardaki taneler normal iriliklerini alamaz ve rengi donuklaşır, üzerlerinde güneş yanıkları artar. Böyle durumlarla karşılaşınca bağın suya ihtiyacı olduğu anlaşılmalıdır.

Kış yağmurları normal düşmüşse toprak tarafından tutulmuş olan su bağların bahar gelişmesine yeterli olmaktadır. Sulama imkanı olan taban bağlarda iki defa sulama ve sulamalardan sonra tava gelince toprak işleme çok iyi sonuç vermektedir. Kışın kurak geçmesi halinde bir de bağlar uyanmadan önce bir su verilip ardından toprak işleme yapılması yerinde olur.

Bağlarda çiçeklenmenin hemen sonrasında ve tanelere ben düşme başlangıcında sulamaya özellikle dikkat etmek gerekir. Kurutmalık ve şaraplık bağlarda ise meyvenin olgunlaşmasından 3-4 hafta önce sulama kesilmelidir.

Bağa verilecek su miktarı iklime, toprağa ve çeşide göre değişiklik gösterir. Toprağın üstten 60-70 cm'lik kısmı suya doymalıdır. Bunu anlayabilmek üzere sulama yapıldıktan sonra bir demir çubuk toprağa batırılmalı ve rahatça ilerlediği derinlik suyun işleme seviyesi olarak kabul edilmelidir. Karığın suyla doldurularak suyun sıra sonuna ulaşması da verilecek su miktarının yeterliliğinin tesbitinde bir ölçü olarak kullanılmaktadır.

Yurdumuzda bağlarda sulama çoğunlukla karık usulüyle yapılmaktadır. Ancak son yıllarda damla sulama ve sprink yöntemi ile bağların sulanması önem kazanmıştır.

Bakım

Toprak İşleme

Kültür bitkileri içinde en fazla toprak işlemesi isteyen bitki asmadır. Yıllık yağış miktarı düşük, buna karşılık sıcaklık toplamı yüksek olan bölgede toprak işlemesine gereken önem verilmelidir. Sonbaharda yaprak dökümünden sonra, budamadan önce yapılacak toprak işleme yabancı otlarla savaşımda ve kış yağmurlarının toprakta birikmesinde etkili olmaktadır. Daha sonra biri budamadan sonra, bir de ilkbahar geç donlarından sonra yapılacak bir toprak işleme toprağın havalanmasını ve suyun toprakta muhafazasını sağlamaktadır. Bu sırada çapa ile boğaz açma ve boğaz köklerinin temizliği de önemli bakım işlerindendir. Ayrıca tane bağlamadan sonra yapılacak toprak işlemesi ve çapa da yararlı olmaktadır. Bağlarda yabancı ot için ilkbahar ve yaz aylarında 2-4 çapa yeterli olmaktadır.


Budama

Asmanın budanması çok bilgi ve beceri isteyen bir teknik iştir. Bu nedenle asmanın fizyolojisini ve budama esaslarını bilmek gerekir. Aksi halde üzümün kalitesi düşmekte, verim azalmaktadır.


 Ekolojik ve kültürel sebeplerin etken olduğu budamada esas, bir yıllık sürgünler üzerinde, üzüm çeşitlerine göre mahsuldar gözlerin yerinin bilinmesi şartı ile asmanın kaldırabileceği kadar verimli çubuk (göz) bırakmak ve lüzumsuz çubukları kesmektir.

Bölgemiz bağları genel olarak karışık budama şeklinde budanmakta ve şekil olarak da düzgün olmayan gobleyi andırmaktadır. Budama zamanı olarak görülen en hatalı uygulama sonbaharda yapılan budamadır. Bölgemizde budama ocak-şubat, hatta mart aylarında yapılması uygundur.

Budama şekli açısından hem daha yüksek bir verim ve kalite elde edilmesi, hem de özellikle boncuklanmanın önlenmesi açısından 5-8 göz üzerinden uzunlu kısalı karışık budamaya imkan sağlayan telli terbiye şekillerinden 60-80 cm gövde yüksekliğine sahip "guyot sistemi" ya da "guyot + T" terbiye şeklinin uygulanması önerilmektedir.

Bağ Hastalıkları, Zararlıları ve Mücadelesi

Bağ Hastalıkları ve Mücadelesi

Bağ Küllenmesi (Uncinula Necator): Kurak bölgelerde daha çok rastlanır. Omcanın tüm yeşil organlarında (yaprak, sap, sürgün, salkım ve tane) görülür. Yapraklar çok küçükken hastalığa yakalanabilir ancak, belirtileri yapraklar büyüdükten sonra kendini gösterir. Hastalığa yakalanan yapraklar önce normal yeşil rengini kaybeder, yaprağın alt ve üst yüzeyleri kirli beyaz renkte kül serpilmiş gibi bir görünüm kazanır daha sonra yaprakların kenarları kıvrılır ve normal şekillerini kaybeder. Hastalığa yakalanan çubukların üzerinde yer yer gri renkli lekeler belirir. Meyveler ben düşme zamanına kadar hastalığa yakalanabilirler ve hasta taneler çatlar ve küçük kalırlar.

Çiçeklerin ve yaprakların hastalanmasıyla ürün azalmasına, salkımların hastalanmasıyla ürünün kalitesinin düşmesine, çubukların hastalanmasıyla da kış soğuklarından zarar görmesine neden olur.

Mücadelesi:

Kültürel Tedbirler: Hastalığın görüldüğü yerlerde bağlar sürgün vermeden önce kabuklar temizlenmeli hastalığın bulaşma ihtimaline karşı % 3-4 lük bordo bulamacı püskürtülmeli, verimi etkilemeyecek derecede kısa budama yapılmalıdır.

Kimyasal Mücadele: Bir yıl önce hastalığın görüldüğü yerde mücadele yapılır. Hastalığın görüldüğü yerlerde mücadelenin her yıl yapılması gerekir. İlkbaharda hastalık belirtileri görülmeden ve sürgünler 20-40 cm boylandığında ilk ilaçlamaya başlanır. Çeşit ve şartlara göre 3-5 ilaçlama yapılır. Bağ küllemesine karşı kullanılan klasik ve ekonomik ilaç toz kükürt'tür.

İlaçlama Zamanları:

1. İlaçlama: Çiçekten önce, sürgünler 20-40 cm boylanınca, saf kükürt'ten dekara 1,5-2 kg veya 3-4 kg bağ kükürdü kullanılır.

2. İlaçlama: Çiçeklenmenin sonunda salkımlar tane bağladığı zaman saf kükürt'ten dekara 3-4 kg veya 6-8 kg bağ kükürdü kullanılır.

3. İlaçlama: İkinci ilaçlamadan 15 gün sonra koruklar saçma iriliğini aldığı zaman saf kükürtten dekara 4.5-5 kg veya 7-10 kg bağ kükürdü kullanılır.


 4. İlaçlama: Son ilaçlamadan 15 gün sonra dekara 4.5 kg saf kükürt veya 7-10 kg bağ kükürdü atılır.

Toz kükürdün dışında hazır kükürtlü ıslanabilir toz preparatlarda gerektiğinde hastalığa karşı kullanılabilir.



 Bağ Mildiyösü (Plasmopara Viticola): Hastalık omcanın bütün yeşil kısımlarında görülür. ilkbaharda yapraklarda yağ lekesi şeklinde lekeler meydana gelir, sonra bu yağ lekelerinin altında beyaz kadife gibi bir örtü meydana gelir ki bunlar sporangisporlardır. Enfeksiyona uğrayan üzüm taneleri kahverengileşir buruşur ve kabuğu meşin görünümünü alır.

Yaprak altlarında meydana gelen bu örtü sonradan salkımlarda yeşil sürgünlerde ve omcanın bütün yeşil kısımlarında görülür. Hava sıcak ve kurak geçerse bu örtü kahverengine döner. Hastalıklı salkımlar bir müddet sonra tamamen kururlar. Fazla hastalanan omcalardan hiç ürün alınmaz. Hasta yapraklar dökülür ve çubuklar çıplak kalır. Bir sene mildiyö hastalığı geçiren bir omca iki sene kendini toparlayamaz.

Mücadelesi:

Kültürel Tedbirler: Mantarın sporlarına yataklık sebebi ile omcaların altında bulunan bir sene önceki yapraklar ilkbahar başlangıcında toplanıp yakılmalıdır.

Kimyasal Mücadele: Mildiyö'ye karşı kullanılan ilaçlar koruyucu ve hastalığı durdurucu etki yaptığından genç sürgünlerin yapraklarında yağ lekelerine benzeyen sarılıklar görülür görülmez hemen ilaç atılmalıdır. Salgın yıllarında 15 günde bir olmak üzere en az üç ilaçlama yapılmalıdır. Mildiyö ile mücadelede bordo bulamacı denilen, göztaşı ve bunun yarısı kadar sönmemiş kireçle karıştırılarak hazırlanan ilaç en etkili yoldur. Hazır bakırlı preparatlarda kullanılabilir.

İlaçlama Zamanları :

1. İlaçlama: Sürgünler 25-30 cm olduğunda % 0.75 lik doz,

2. İlaçlama: Çiçeklenmeden sonra % 1 lik doz,

3. İlaçlama: Koruklar saçma iriliğini aldığı zaman % 1.5 lik doz tatbik edilir. ilaçlamadan sonra yağmur yağarsa ilaçlama tekrar edilir. Havalar kurak giderse son iki ilaçlamaya gerek kalmaz.

Bağ Antrakozu: Hastalık asmanın yeşil olan her organında görülür. Hasta yapraklar deforme olur, salkımlar danelerini silker, daneleri üzerinde koyu kahverengi, ortası gri ve çatlak lekeler, yaz ortasında da danelerde çatlama görülür.


 Mücadelesi;

Kültürel Tedbirler: Pathojen misel halinde kışladığı için kış budaması yapılırken üzerinde Antrakoz lekeleri bulunan çubukları dikkatle budayıp imha etmek gerekir.

 Kimyasal Mücadele: Bağlar budandıktan sonra, gözler henüz uyanmadan bordo bulamacı ile kış ilaçlaması yapılır.

Yağışların getireceği yeni bulaşmadan korunmak için bordo bulamacı ile yaz ilaçlamasının sürdürülmesi yararlı olmaktadır.

Bağ Zararlıları

Bağ Filokserası: Bir çeşit yaprak biti olup Amerikan asmasında hem kök ve yaprakta, yerli asmada ise kök formu bulunur. Kökte yaşayan formları kışı nimf halinde asmanın ana köklerinde geçirmektedir.

Filoksera omcaların köklerini emmek suretiyle zarar verir. Kök uçlarının emilmesi sonucu köklerde anormal büyümeler ortaya çıkar. Ayrıca, sürgünlerde durgunlaşma olur, boğum araları kısalır, yapraklar küçülür ve sonuçta omcalar kurur.

Mücadelesi kültürel önlemlerle yapılmaktadır. Filoksera ile bulaşık olanlardan hiçbir şekilde çubuk alınmamalı, bulaşık alanlarda kurulacak bağlar Amerikan asma anaçları üzerinde aşılanmalı, anaçlar temiz olmalı ve gerekirse çubuklar karbonsülfür ile dezenfekte edilmelidir.

Salkım Güvesi: Ergin kelebek olan bağ zararlısının tahribatı larva döneminde olur. Kelebeklerin üst kanatları kahve rengi, gridir. Yumurtaları oldukça küçük olup, erginler mayıs ayında çıkar ve yumurtalarını salkımlara koyarlar.

Salkım güvesinin en etkin zararları koruk ve bilhassa olgunlaşmış daneleri delerek yerler ve çürümelere neden olurlar.

 Zararın önlenebilmesi için kelebekler yumurtalarını bırakmadan yok edilmesi şarttır. Zararı daha çok çiçek devresinden itibaren arttığından bu dönemde mücadeleye başlanmalı ve 15-20 gün aralıklarla 3-4 ilaçlama yapılmalıdır.



 Bağ Göz Kurdu: Bağ göz kurdu larvaları ilkbaharda gözler uyanmadan önce kışladıkları yerlerde gözlere doğru tırmanırlar. Gözün içini yiyerek gözün ölmesine ve dolayısıyla açılmasına engel olurlar. Böyle bir bağa bakıldığında don vurmuş gibi görünür.

Kültürel mücadelede, bağ göz kurdu kışı larva halinde omcanın çubuklarında geçirdiğinden ilkbahara girerken kesilen çubuklar imha edilmelidir. Ayrıca bağ göz kurdunun zararlı olduğu bağlar Mart ayının ikinci yarısından itibaren gözlem altında tutularak bir omcada 1-2 larva saptandığında ilaçlı mücadeleye geçilmelidir.